duyma görme ve bilme; bırak yâkub ağlasın yitiğine...”
gülizâr doğduğun gün doru atlar ve taylar çekti dizginlerini tevcih bir temâşayla gülşenî gökkuşağı ve kokuna râm rüzgâr kor yeleler savurdu hayâlifener muhit ve mûstebat hayâller dolduran dolunayla mısır’a adın düştü yemyeşil nil’e tevhit / Yâ Hamîd
galibarda tebessüm kadife tenli üç dal ve bir kökboyasıyla cilvelendi zemherî apçın süzülüşlerde paganca yüklü sandal soydu yüzsüzlüğünü yalım çaldı tümülüs gözyaşı şişeleri tembihledi mahşeri ‘doğrul ey iksir-i aşk milâttır bu teneffüs’ / Yâ Kuddûs
eyyâm-ı bahur bağır kan-ter içinde geliş levh-i mahfuz’da levha gidişlerin sedâsı gülizâr doğduğun gün nur çöllerde serzeniş ve cevşen dilli zırhtı bedenleştiğin akik rintçe teşbihlerde hûş şiirlerin gedâsı duy heceyi aşk bastı mısrayı esrimişlik / Yâ Melik
çalapaça uykular ve günle gülbin turaç çakılı ayrıkotu çakalboğan süngüsü tam da sırrına yakın tutulu kaldı miraç burak sırtında ledûn hurufta ilm-î cifir ve tarla kuşlarından kalan semâh döngüsü çırpındı muştu muştu ardına düşen sefir / Yâ Âhir
gülizâr doğduğun gün güveykandili avaz ve devetabanı hırs çapaklandı semâya kanatları gümüşî öyküleri bembeyaz yusufçuklar gölleri sardı şaşkın ve nevmit icmâlinin şanında kök tuttu edep hayâ ey can tutulmasında tutunulan son ûmit / Yâ Mecîd
agarta kandilleri ve yerçekimi sedef soysuz tamtamlarına gizledi gizemini hakkısükût ahvâlin odağında her hedef aşikâr bir ihsâna omuz diredi mil mil gökle mülâki doğum sallayınca zemini nihâvent çamçaklara çekildi hecr-i cemil / Yâ Celîl
nefşele adımlarda göz kamaştıran günâh âmâ yakamozlara zincirledi ruhunu gülizâr doğduğun gün rüzgârgülü simsiyah dalgalara yaslandı gövdesi ile bîtap ve ergen utancında çekti nefs-i şuhunu ey yevm-i nüşurda hep açık verilen hesap / Yâ Vehhâb
yanardağ kıvılcımı misâli hâb-ı nuşîn rahşende suretini savurdu gökyüzüne bilinen pâyelerden güne haşin mi haşin seslenişler yayıldı ırgalandı nevresim babil’in asmaları baskın kaldı közüne anaç taneler kadar hisli sessiz ve yetim / Yâ Mukaddim
akîl debelenmeler ve söze çarpan haras taç mahal mermeriyle ördü aşk sarayını zümrüt işlemelerden göğsüne kalan miras bâki terennümlere güncel pervadan tehir ve bir bağbozumunda çözdürdü hamayını dizleri parkelenmiş nazı lavanta şehir / Yâ Kâdir
gülizâr doğduğun gün abada cem bir bahar en şehnâz urbasıyla dokundu agâhlara börtü böcek uyandı ipek bir atlas kadar gayr-i makûl neşeyle diş dişe şerit şerit süründü sürgünlüğü yaban otlar âhlara ve masmavi peyâmlar sarındı zahm-i vakit / Yâ Muksit
fiyakalı mâtemler tutanağında ahvâl kopardı attı mesmûn buda heykelleri’ni ve mercan kesiğinde taş kesen lisân-ı hâl binlerce tomurcuğu avuçladı tertemiz tibet güzelliğinle tütsüledi ferini ey bâkir visâliyle alınyazısında giz / Yâ Hafîz
kahve altı yalın kat su tadımlığı tefriş leyl-î mat’ûnda boğuk ve batık mu kıtası gülizâr doğduğun gün cehle bilge bir deyiş ve bâki anlatıydı nergislerdeki gurur düşüverdi sîretten ölümün râbıtası titretince zehrleri bağlarda meşrîk-i nur / Yâ Şekûr
müstemleke ziyâda yarı aydın sağanak ve cemre velvelesi kademrân sebeplerde yârân-ı aşk şahâne ve meşk çalgı çağanak çemredi paçasını kahrında yâd-i hazin katmer katmer sis ile güldü verâ-i perde her şey görünür oldu eridi sim û zerrin / Yâ Mü’min
rakkâse kıvrağında bulutlar ve bir sarkaç uzandı heyecanla iki koldan basra’ya sümer tabletleri ki volkan göğsüne muhtaç tufanlarla ağladı çöle mahkûm nehabir ve seninle süslendi ar çatlatan meraya ey vücûd-û hislere düşen sîtte-i sevir / Yâ Muktedir
gülizâr doğduğun gün o vakûr hâlet-i nez pişmanlık dergâhına düğümledi terini ve maya takvimi’nin son günü kadar kamez yazımlara sığındı hokka kalem ve divit ey dağcıl isyanların dağ çiçeği merini böyle mi sert olurdu hazlar böyle mi şedit / Yâ Mâcid
şambala uykusunda sınandı cümle asyaf ve ağustos büyüttü zodyak’ın kor ağuşu ateş böceklerinde nihâyet ki dilşikaf karıncalar boğdurdu dik yamacıyla cebel ey kaçak şakakların kıpkırmızı koğuşu ay niyâzlar hakkına güller seninle güzel / Yâ Evvel
mühevânda yitirdi hakk-i mührünü efsah fekk-i mührün tutsağı rabiyeler utandı gülizâr doğduğun gün vahalar sabah sabah otacı seyyâhların müjdesiyle coştular ilm-i kimya aşikâr bozuldu ervâh andı o cemâl-i nuruna durdu revnâk-ı bahar / Yâ Gaffâr
canlı canlı yerinden söktürülen mitlerden ispanyol naraları kaldı kâşifler üstü deniz aşırı düşler vârisi ümitlerden utanca demirledi çağ gerisi bir keşif aztek el yazmaları alfabesine küstü ey efdâl alfabede dik duran kâdim elif / Yâ Latîf
samanyolu kıyâmda kâinat ki dil-ferâh vav bükümü inşirâh bir nebula tozunda hücre hücre âlemi kaplarken nâr-ı sarah elest’e sâdık kalmak meftûniyet işidir doksandokuz ad zikri dokuzun dokuzu’nda doğduğun gün gülizâr aşkın dirilişidir / Yâ Habîr
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
velâdet-i inşirâh divânçesi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
velâdet-i inşirâh divânçesi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
nefşele adımlarda göz kamaştıran günâh âmâ yakamozlara zincirledi ruhunu gülizâr doğduğun gün rüzgârgülü simsiyah dalgalara yaslandı gövdesi ile bîtap ve ergen utancında çekti nefs-i şuhunu ey yevm-i nüşurda hep açık verilen hesap / Yâ Vehhâb ...... esmay-ı hüsna'yı şiirleştirdiğin için teşekkürler.. çok nitelikli ve değerli mesajlar saklı her dizede..
maiki yevmiddin'in sahibi Kahhar'ı da ekleseydin keşke.. zalimlerin yaptıkları yanlarına kar kalmayacak bilsinler...
..99'u birden yazılacaktır, Allah'ın izniyle... kimsenin ettiği ve dediği yanına kâr kalmaz, İbrahim... çünkü O, Kâhhar'dır (Kahredici'dir) ve Muntâkim'dir (İntikam Sahibi'dir).
duyma görme ve bilme; bırak yâkub ağlasın yitiğine...”
gülizâr doğduğun gün doru atlar ve taylar çekti dizginlerini tevcih bir temâşayla gülşenî gökkuşağı ve kokuna râm rüzgâr kor yeleler savurdu hayâlifener muhit ve mûstebat hayâller dolduran dolunayla mısır’a adın düştü yemyeşil nil’e tevhit / Yâ Hamîd
galibarda tebessüm kadife tenli üç dal ve bir kökboyasıyla cilvelendi zemherî apçın süzülüşlerde paganca yüklü sandal soydu yüzsüzlüğünü yalım çaldı tümülüs gözyaşı şişeleri tembihledi mahşeri ‘doğrul ey iksir-i aşk milâttır bu teneffüs’ / Yâ Kuddûs
eyyâm-ı bahur bağır kan-ter içinde geliş levh-i mahfuz’da levha gidişlerin sedâsı gülizâr doğduğun gün nur çöllerde serzeniş ve cevşen dilli zırhtı bedenleştiğin akik rintçe teşbihlerde hûş şiirlerin gedâsı duy heceyi aşk bastı mısrayı esrimişlik / Yâ Melik
çalapaça uykular ve günle gülbin turaç çakılı ayrıkotu çakalboğan süngüsü tam da sırrına yakın tutulu kaldı miraç burak sırtında ledûn hurufta ilm-î cifir ve tarla kuşlarından kalan semâh döngüsü çırpındı muştu muştu ardına düşen sefir / Yâ Âhir
gülizâr doğduğun gün güveykandili avaz ve devetabanı hırs çapaklandı semâya kanatları gümüşî öyküleri bembeyaz yusufçuklar gölleri sardı şaşkın ve nevmit icmâlinin şanında kök tuttu edep hayâ ey can tutulmasında tutunulan son ûmit / Yâ Mecîd
agarta kandilleri ve yerçekimi sedef soysuz tamtamlarına gizledi gizemini hakkısükût ahvâlin odağında her hedef aşikâr bir ihsâna omuz diredi mil mil gökle mülâki doğum sallayınca zemini nihâvent çamçaklara çekildi hecr-i cemil / Yâ Celîl
nefşele adımlarda göz kamaştıran günâh âmâ yakamozlara zincirledi ruhunu gülizâr doğduğun gün rüzgârgülü simsiyah dalgalara yaslandı gövdesi ile bîtap ve ergen utancında çekti nefs-i şuhunu ey yevm-i nüşurda hep açık verilen hesap / Yâ Vehhâb
yanardağ kıvılcımı misâli hâb-ı nuşîn rahşende suretini savurdu gökyüzüne bilinen pâyelerden güne haşin mi haşin seslenişler yayıldı ırgalandı nevresim babil’in asmaları baskın kaldı közüne anaç taneler kadar hisli sessiz ve yetim / Yâ Mukaddim
akîl debelenmeler ve söze çarpan haras taç mahal mermeriyle ördü aşk sarayını zümrüt işlemelerden göğsüne kalan miras bâki terennümlere güncel pervadan tehir ve bir bağbozumunda çözdürdü hamayını dizleri parkelenmiş nazı lavanta şehir / Yâ Kâdir
gülizâr doğduğun gün abada cem bir bahar en şehnâz urbasıyla dokundu agâhlara börtü böcek uyandı ipek bir atlas kadar gayr-i makûl neşeyle diş dişe şerit şerit süründü sürgünlüğü yaban otlar âhlara ve masmavi peyâmlar sarındı zahm-i vakit / Yâ Muksit
fiyakalı mâtemler tutanağında ahvâl kopardı attı mesmûn buda heykelleri’ni ve mercan kesiğinde taş kesen lisân-ı hâl binlerce tomurcuğu avuçladı tertemiz tibet güzelliğinle tütsüledi ferini ey bâkir visâliyle alınyazısında giz / Yâ Hafîz
kahve altı yalın kat su tadımlığı tefriş leyl-î mat’ûnda boğuk ve batık mu kıtası gülizâr doğduğun gün cehle bilge bir deyiş ve bâki anlatıydı nergislerdeki gurur düşüverdi sîretten ölümün râbıtası titretince zehrleri bağlarda meşrîk-i nur / Yâ Şekûr
müstemleke ziyâda yarı aydın sağanak ve cemre velvelesi kademrân sebeplerde yârân-ı aşk şahâne ve meşk çalgı çağanak çemredi paçasını kahrında yâd-i hazin katmer katmer sis ile güldü verâ-i perde her şey görünür oldu eridi sim û zerrin / Yâ Mü’min
rakkâse kıvrağında bulutlar ve bir sarkaç uzandı heyecanla iki koldan basra’ya sümer tabletleri ki volkan göğsüne muhtaç tufanlarla ağladı çöle mahkûm nehabir ve seninle süslendi ar çatlatan meraya ey vücûd-û hislere düşen sîtte-i sevir / Yâ Muktedir
gülizâr doğduğun gün o vakûr hâlet-i nez pişmanlık dergâhına düğümledi terini ve maya takvimi’nin son günü kadar kamez yazımlara sığındı hokka kalem ve divit ey dağcıl isyanların dağ çiçeği merini böyle mi sert olurdu hazlar böyle mi şedit / Yâ Mâcid
şambala uykusunda sınandı cümle asyaf ve ağustos büyüttü zodyak’ın kor ağuşu ateş böceklerinde nihâyet ki dilşikaf karıncalar boğdurdu dik yamacıyla cebel ey kaçak şakakların kıpkırmızı koğuşu ay niyâzlar hakkına güller seninle güzel / Yâ Evvel
mühevânda yitirdi hakk-i mührünü efsah fekk-i mührün tutsağı rabiyeler utandı gülizâr doğduğun gün vahalar sabah sabah otacı seyyâhların müjdesiyle coştular ilm-i kimya aşikâr bozuldu ervâh andı o cemâl-i nuruna durdu revnâk-ı bahar / Yâ Gaffâr
canlı canlı yerinden söktürülen mitlerden ispanyol naraları kaldı kâşifler üstü deniz aşırı düşler vârisi ümitlerden utanca demirledi çağ gerisi bir keşif aztek el yazmaları alfabesine küstü ey efdâl alfabede dik duran kâdim elif / Yâ Latîf
samanyolu kıyâmda kâinat ki dil-ferâh vav bükümü inşirâh bir nebula tozunda hücre hücre âlemi kaplarken nâr-ı sarah elest’e sâdık kalmak meftûniyet işidir doksandokuz ad zikri dokuzun dokuzu’nda doğduğun gün gülizâr aşkın dirilişidir / Yâ Habîr
yirmiikimartikibindokuz-tarsus
hakan ilhan kurt
Sayın şair kardeşim.Muhteşem şiiriniz ile sizi sonsuzca kutluyorum.Ve size Maşallah diyorum.Harikasınız.Kaleminiz her daim var olsun İnşallah. Saygı sevgi ve selamlarımla... Allaha emanet olunuz.
RABBİMİ ANLATAN BU GÜZEL ŞİİRİN ÇOK SAĞOLASIN... ALLAH RAZI OLSUN SİZDEN...SİZİN GBİ DÜŞÜNENLERDEN... EMEĞİNİZE , YÜREĞİNİZE SAĞLIK...SELAM VE DUALARLA EFENDİM...
Değerli şair siz sanıyormusunuz ki bu şiiri tamaen okuyup yorumluyorlar ben sanmıyorum o kadar uzun ki ve o kadar ağır ki bu şiiri sindirerek okuyup anlayabilmek insanın bir saatini alır bence... ama emin olun ben satır satır okudum gerçekten okudum...ha anladım mı derseniz tam olarak hayır... Çünkü anlayabilmek için elimde birde türkçe arapça sözlük olmalıydı ki genç biri değilim... ya gençlerimiz okusa bu şiiri sizce anlayabilecekler mi...:????????? Bu kadar emek bu kadar uğraş ayakta alkışlanmalı ama anlayana... Ve şiirin muhtevası özümüzü yaratan Yüce Allah'ın isimleri onu zikredebilmek ve onun yarattıkları yer gök dağ taş ot börtü böcek... beyin değil mi tamam fazlasıyla günün ayın haftanın yılın şiiri seçilmeye layık fazlasıyla layık ama okuyup anlayabilene emin olun çoğu insan tamamen okumaıştır bile...bence... kusuruma bakmayın lütfen şiire verilen emeği açıkladım... Rabbim kaleminizi korusun yüreğiniz varolsun ben kendi adıma ayakta alkışladım saygılarımla...
Bu şiirde kullandığınız kelimelerle bir roman yazılırdı Üstad. 150-200 kelime çeşidiyle roman yazacaklar neredeyse. Oysa siz tek bir şiirde bundan fazla değişik kelime kullanıyorsunuz. Kelime dağarcığınız müthiş ve yerli yerinde, ustalıkla kullanmayı çok iyi beceriyorsunuz. Günün şiiri olmayı çok fazla hak etmiş. En içten saygılarımla.
Maşallah diyorum...Allah nazardan saklasın.İlmi değerlerle sanatın yoğrulduğu harika bir sayfa var karşımda her dizede hakikat her dizede kudretin sahibi...Çok değerli bir paylaşımdı teşekkürler,tebrikler.
Ey Rahmân-ür Rahîm....noksan sıfatlardan tenzih ederiz... ------------------------------------------------------------------------------------------------ sevgili şair...ben 58 yaşındayım...iyi kötü meali kavrarım, benim akranlarımın çoğu da bunu yapar bu sitede... lakin genç şair dostlarımız var... takdir edersiniz ki, bu meali sökmeleri müşküldür...
Esmâ-ül Hüsnâ ile bağlanılan kıtaların biraz açılıma ihtiyacı var... (not olarak) eski dil ile imgelem biraz daha da zorlaştırmış işi... (ki ben de her şiirimde bir kaç kelime farsça arapça kelime tamlamalar kullanırım...asla karşı değilim)
Bu göz-gönül-kalem emeğinize tebriklerim ve selam ile...aşk daim olsun...cg
Ceyda GÖRK tarafından 4/1/2009 8:18:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
canlı canlı yerinden söktürülen mitlerden ispanyol naraları kaldı kâşifler üstü deniz aşırı düşler vârisi ümitlerden utanca demirledi çağ gerisi bir keşif aztek el yazmaları alfabesine küstü ey efdâl alfabede dik duran kâdim elif / Yâ Latîf
samanyolu kıyâmda kâinat ki dil-ferâh vav bükümü inşirâh bir nebula tozunda hücre hücre âlemi kaplarken nâr-ı sarah elest’e sâdık kalmak meftûniyet işidir doksandokuz ad zikri dokuzun dokuzu’nda doğduğun gün gülizâr aşkın dirilişidir / Yâ Habîr
SEVGİLİ KARDEŞİM,RABBİMİZİN İSİMLERİNİ ANARAK YAZDIĞINIZ UZUN,AKICI VE İNSANI TEFEKKÜR ALEMLERİNDE GEZİNTİYE ÇIKARAN, UHREVİ ESİNTİLERİ RUHA ÜFLEYEN ÇOK FARKLI VE GÜZEL ÖTESİ BİR ŞİİR OLMUŞ....BU ŞİİRİN GERÇEKTEN YORUMA İHTİYACI YOK.....SELAM VE SAYGILARIMLA KARDEŞİM...
samanyolu kıyâmda kâinat ki dil-ferâh vav bükümü inşirâh bir nebula tozunda hücre hücre âlemi kaplarken nâr-ı sarah elest’e sâdık kalmak meftûniyet işidir doksandokuz ad zikri dokuzun dokuzu’nda doğduğun gün gülizâr aşkın dirilişidir / Yâ Habîr
UZUN DİZELER AMA MÜKEMMEL ANLATIM YÜREKTEN KUTLUYORUM HOCAM KALEMİNİZ DAİM OLSUN SAYGILAR...
âmâ yakamozlara zincirledi ruhunu
gülizâr doğduğun gün rüzgârgülü simsiyah
dalgalara yaslandı gövdesi ile bîtap
ve ergen utancında çekti nefs-i şuhunu
ey yevm-i nüşurda hep açık verilen hesap / Yâ Vehhâb
......
esmay-ı hüsna'yı şiirleştirdiğin için teşekkürler..
çok nitelikli ve değerli mesajlar saklı her dizede..
maiki yevmiddin'in sahibi Kahhar'ı da ekleseydin keşke..
zalimlerin yaptıkları yanlarına kar kalmayacak bilsinler...