Leylak Düşümleri...Neydik biz... Zamanın koynunda akrep Yelkovanla sarmaşık Uçsuz hayallerle karma telaşlar mı? Yoksa Mutsuz gün düşümlerinde Yalancı tebessüm ahizeleri mi? Ya da albenisi zikrinde ayaz vurmuş yasaklar mı? Yıldızlar kaydıkça zifire Akıttıkça renkleri Düş/ünce ince sızı kalpte Yok oluşun sızısı başlar namlusunda kahpe dünyanın Tek kurşunda can verir can, canan... Zikrimde rüzgâr esimi gün boğumunda duayla İl’den il’e bir türkü... Zamansız Düşünürken, Dağlarım yağmurlu Hüzünlü leylaklarım Solunca lilalarım Susar sessizliğim astarsız kalır çıplak yanlarım... Hiçe değmeden inceden ezgi Yola koyulur düşünce Hangi koylarda ısınır öksüzlüğüm Hangi var sağanağımda damla... Susma vakti ecelsiz/ce güne Yoktan öte... İçten içe Dilden dile düğümle... Tükenişte hoş seda... Geçer mi peki! Geçer mi söyle!! Avuntu meskeninde giz olunca Darağacı acı sözlüğünde durunca Ne yıldız kalır gökte Ne Güneş ısıtır öğlende Sadece tuz buz oluş ışık hızından öte... Adımlarsın yalpalanmış şosesinde ömrünü Lekesiz güne mi yürünür bilmem, Aklın ucu zalim yol dönümünde Dil isyan ininde Üşüyorum leylak düşümlerinde... __Yalın ayak durağımda Yol yorgunu yüreğin hızmasından Türkü düşümlerinden haberin var mı yar...__ Susku diz boyu tende Türkü gözlerimde son bulur Bir nihavent başlar demlice Akar oluk oluk sevilerime Damarlarım yanık tümden Sızlandıkça ezgi, uçsuz bucaksız dizelerim... Koşar adımlar mısralarda Ve, Düşürür nemruttan, şahin gözlerinde hançer yarası Ölgün bakmış hecede sızılı... Sustukça, Döngü içsel iz düşümlerinde Sürgün esintisinde akıl... Hak getire gülüm hak getire derince... Ah söylensin şimdi Nihavent tınıları Alaturka fasıldan... Fısılda yüreğim sessizce... kalem sussun derince... "kimseye etmem şikâyet ağlarım ben halime Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime..." Not:tırnak içindeki sözler Kemani Sarkis Efendiye aittir....saygılar |