tüneller ve trenleralıp başımı gittiğim şehirlerden geçiyor hüzün oysa ne kadar masum bir tüneldir karanlık dizlerime vurduğum kuşlar ve baş ağrısı iki ayrı düşün heyulası siz korkulu bir devin göğsünde büyüyen kuşlar siz darağacı meyveleri trenler geçiyor dağları delen sirenler üstelik ateş düşüyor içime neden ölü doğuyor gün aklım çıkıyor tünellerden sürgünlerden de karadır içindekilerin bahtı kıyametler koparır sesi toprak altından çıkan filizin Tanrı işidir sevmek öyledir aşılmış dağlar eskimiş zamanlara benzer kimin içinden kim çıkar nasılsa anlamazsınız giden bir pişmansa kalan bin |