O güne Yerleşmiş kara gök kubbesi Sürpriz hüzün harikaları doldurmuş her yeri Ve dünden sezmektedir ki o
Telefonun avizesinden kartopu gibi Yuvarlana yuvarlana felaketin gürültüsü daldı kulaktan içeri Arttıkça artan yüreğinde kıvamını bulan bu gürültü Nedir?
Öyledir... İnsan bir kaç yaş apansız öyle yaşlanıverir birden Öyle bir günde veya bir gecede değil Buz erir ya hani tıp, tıp İşte mihenk anıdır bu
Uzaklaşıyor yıldızlar Yüce gök katlarından Körler gibi ve rehbersiz İşte tıpkı öyle bir şeydi Her sabah örerdi annesi İpeksi siyah saçlarını
Ya o sabah, saklı, o gizli kalacak körpecik ruhunun derisi içinde Düşte uyunan uyku seyrediyor, giriyor kabuğuna Yüreciği işittiklerinde fırtınayla dolu Kat, kat... Tedirgin can kuşu!
Oynadığı masal oyunları bu değildi Büyükannenin açılan kucağına sığınmıştı Dizlerine sarkıyordu saçları Taradı karışmış saçlarını derisi toplu parmaklarıyla
Sönmüş gözleriyle, gözünde gözü Gözlerinin rengi elaydı Hissettiği tek çığlık çok korkunçtu Her övün vakitlerinde içmekteyiz tesellinin kapkara sütünü
Daha o yüreciği, çok kücük Unutur mu hiç her şey Bir cennet ferahlığında ve şen şatır Yakarır durur Bir zamanlar güzel olan evde
Anne baba değişimi Tersine geri tepmede şimdi Anne baba dönedurdu bencilliğe her şeyi Sitem etti Ailemi seçme şansı verilmedi ki Oysa sezdirmeden Beni hayatlarının dışında bıraktılar Büyükanne! Beni kimler arındıracak şimdi?
O minik yüze işlenmiş gam, tasa, Anne babada olsa bağışlanmayacak asla Ödeyecekler bir gün mutlaka İnsanlığın büyük vebali Çaresiz bir taş ki boğulmaya mahkûm Ne derseniz deyin...
Bağrında öyle bir işsiz gece taşıyan İki cihanda da yok yere günah işlediler Yazık! Zamanın pençesinin düzenlediği Yok başka bir nedeni
Gerçekler faust özeti gibi Anne baba nöbetini devredin Bu bir yergi değil aslında övgü Sizden olma nedeniyle suçluyorum Hepsi bu!
Ne varsa üst üste yığılan zihninde Arındırabilecekler mi her şeyi tozundan, kirinden? Yepyeni çıkmıştı oysa ki onların atölyesinden Hayat değişimi öyledir umursamaza!
Çaresiz öyle diye başlar yaşam dizelerle Süklüm püklüm duruyor Öyle üşüdü ki adı neydi? Fırtına çatıda Mini minnacık elleri aldı avuçlarına Titreşen bir çan gibi
Başını yasladı büyükannenin boynunun altına Seyrediyor bu aynada üç adım ötedeki umutları: “Her şey eskisi gibi oluverir mi bir anda? Büyükanne!”
Düzgün cümle kuran tüm uzmanların arasında Sessizlik aktı Karanlık derelerin ışığı döküldü
Ay gökyüzünün tam ortasında Kopan bir kaya gibi Yaklaşık olarak ekvatorda Uyak kemiriyor, ah bu gürültü, ne ürkütücü
Aklına gelince Tenini saracak Hazin düşlerde O sabah gibi Evet, kini ve sabretmeyi öğrettiler ona
Şimdi dinle!
Beni dünyaya getirirken bana sormadılar Bende sormuyorum! Büyükanne ben seninle yaşayacağım bundan böyle Tanrı’nın yüzünü gördüğümde Bu korkunç mutsuzluğu söyleyeceğim ona!
Ürkütücü yoğunluğu Yaşlı yıllar, ağarmış saçlar İşte güçlü hayatın geçmişinden yığılıyor ardında Ve baştan başlıyor...
Bir anda birçok hayat yaşamış gibi Çok daha yaşlı hissediyor şimdi kendini Yazgımın isteğine uyarak mı? Yüzü tutmuyor!
Seyrediyor şımarıkla hüznün karışımı körpe yüzünü Kaldırıyor kaşa düşen bir tutam siyah perçemini Gâh çıkarım gökyüzüne Her şeyi işiten Semî!
Küs olduğumu hüküm sürmekteyim Yüreğimin tattığı tek lezzeti Eksiksiz mutlulukla tıkabasa doyurmuştu beni müjdesi
Bağrı gizemli dünyada Düşman düşünceleri beslemem asla Aklımdan çıkmaz eski göz ağrım O pembe yanaklı kızın annesi
Tek varlık, elimde avucumda Oğlum olur babası! Ürün oldu şiirimde Bilinenler ve bilinmeyenler Onurlandırmadı bizi Ulaştığınız düzey Bu mudur evlilik âlemi?
İnsanı çocuğundan bölen öfke O dedi ki; “Büyükanne! Ta şurası acıyor usandım!” On bir yıllık yaşamımda, en yalnız olduğum zamandı! Anısını şimdiden yaşadığım bir usanç!
Bu çok koydu bana Yok böyle bir suçun savunucusu! Eşlerin birbirinden boşanması doğaldır En tehlikeli an Lütfen, babababalıktan, anneannelikten boşanmasın!
Bu kent yaşamı Bir oyun oynanır gibi sığınışıdır ki Buyurun işte evcilik oyunu mucizesi
Bağırmak istiyorum ikisine! Tabi ki bu sizin hayatınız! Beni nasıl yok saydınız?! Ben tek doğmuşum başka bir şey değil! Nasıl denir ya, Anlayın işte, Seviyorum sizi be Yüreğimde taşıdığım Babam! Annemi terk etme!
Gâh inerim yeryüzüne vehimle Ağlıya ağlıya notasız Bu uğraşlarının saçağı altına İç uyaklar Beni candan usandırdı
Şöyle bir baktı! Söylemekle susmak arası, Cefadan büyükanne usanır mı? Filiz sürüyor ahım Neydi benim günahım? Ta ki varsın Büyükanne Usanma gibi bir lüksün olamaz ki
Ceylan gibi mahzun bakışlı Tek istediğim Doldurma yüreğini Olma intikam meleği Ömür yettiği kadar benimlensin Kime ne diyeyim Haykıran dilim değil Bedenim gümbürdüyor
Kusura bakma ölüm! Müsade et Biraz erteleyip gecikeceğim Bir gün gelip ölümü elbet ödeyeceğim Tek sözcük çıkmıyor ölümün güzel ağzından! Affedin beni! Dikkat edin geleceğe! Yaşamlarınızı yutmayın!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
"Yenik Zamanın Yenik Anne Babası" şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
"Yenik Zamanın Yenik Anne Babası" şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Fani Dünya o kadar sevimsiz ki birileri için.Tüm acılar,şansızlıklar ve kaderin ağır darbesi sanki hep bunların üstünde ..Bu kadar zalim bir Kaderin karşısında Ölüm bile demekki güzel kalıyor ki, ölüm yok oluş değiş bu Kiri Dünyadan uzaklaşış gibi algılanıyor ... Yüreğin var olsun . Saygılarımla ...
Kusura bakma ölüm! Müsade et Biraz erteleyip gecikeceğim Bir gün gelip ölümü elbet ödeyeceğim Tek sözcük çıkmıyor ölümün güzel ağzından! Affedin beni! Dikkat edin geleceğe! Yaşamlarınızı yutmayın! ÖLÜMDEN BAŞKASI YALANNN...TEBRİKLER..
Yüreğin var olsun .
Saygılarımla ...