Yıldızlar Ağlaşırken Hilâlle ÖpüştüÂdemden bu deme döküldü damla damla nağmeler Havada saba makamında ezan sesi heybeti Mukaddes ses tek tuşa mahçup Daha fasih, makamında bir şarkıyı çınlatırken Öyle bir ah çekti ki! Rabbinin kulisine andaç taşıdı Neyin nesisin kimlerdensin adın ne? Eser bırakmada geleceğe yadigâr Girecek gecelere tutsak Her vakit güneşinden kentler ıpıslak Şafakta güzelliği daha ayartıcıydı Ödeyeceğiz romantizmin bedelini Ayırdedici bir sözdür içe titreyişini Mutlaka sol memesi altında cevher düğümü Sevgiyi ibadet eder gibi entarisinin içinde taşıdı Lekesiz aydınlığı, güneşe demirliyken Birden bire kayar gibi venüsçarığı Saçında bir yıldızla boşladı Venüssü Ya o çoban süsü rehin kaldı canı gönülde Verebileceğinden fazla sevgi beklemez karşılığında O dedi ki Nesilden nesle nasıl nakletsem Sevgi benim mayam hep ışık bir sığ kaynağıyım Şehirlere düştü uzaktan sesi Şarkı söylemeye başladı Ama rast perdesinden bir şey değildi Kimseler bilmezdi hangi nesilden geldi Adını bilmesen de olur Güneş bir parıltı bekledi Bin yıldızdan vazgeçti madara oldu Bize rakip biri var Kudurmuş diller kelimelere yer bırakmıyorlar Kız debdebesi güzel sevda diliydi Islak bir şiir gibi Dingindir şimdi yüreği. Rast perdesinden bir şey işleniş biçimiydi Genç çocuk yaşlı ve ihtiyar herkes severdi Konuş, bu senin ana dilindir. Ender bulunan sevgi diliyle anlattıda şafağın bitimine O dedi ki: Sevgini paylaş sakladığın sevgi ne işe yarar? İşte Sevgi kaynağın! Alaz alaz yüreğindeki kendine mahsus sevgi bereketti. Annesini sevmeyen canlıları sever miydi? Gerçekçiydi Yalan söylemezdi yani Onun yüreciği gibi sabahın serin esintisi Aralarında bu huzurlu çatışma Dünya başladığından beri henüz tanıdı böylesini Göğün mavi beyaz ışığı büründü toza İşte yerleşmiş ışığı gök avizesine Bilenler dediler ki Aşktan yaslı yeteneği güfte dilli Sözleri daha fasih çıkarmak için Hafif şapırtılarla oynayan kırmızı dudaklarına takılıyordu Göklerden bir ses kulağına ilişti Geç kaldınız ışıklar gölgelendi, affedin Eyvah yaş otuz! Aşkın işi bu Aklımı unutmuşum onun yüzünde Vazgeç gayri, sil at aklından Gürültü yapar derinden Şikâyet etmem bu defa Ömrünün gölgesi dağılsın sana bana Hırsız mahsus nazamı yanam Şafak dedi tan dedi gelecek Ah daha kaç vakit gelmeyecek ve geçecek Aydınlanan şehirlere düşecek O dedi ki: Ey şaşkın Soru sorma, cevabım tek; Beni bekleyende söylese Bürünsün istersen bu gölge sana Bekliyorken hazır olda Edebiyat bilimi öğretildi bana Ben çoktandır ant içtim Hep aynı sözü fısıldıyorum bağışla Davudi sesi, adabımuaşeret Terbiyesi hem sana hem bana sevdirmişti Mukaddes kapı eşikleri Aralık olacak sana her gelişinde Çerçeveler verevinde O suçlu sanık Ben mahkûm ışık bir ömür aydınlıkta saklansın Kim bilir değil mi? Belki çoğaltabiliriz profilimizi! KAYIP YALDIZ |