incelikler yüzünden...
kırılganlığını hesaplayamamıştım
üzerinde gezdiğim bu ince zeminin ne hayallerimi taşıyabilirmiş nede gerçeklerimi bir ucundan tutuştururken bu sevda sözlerini çaresizliği görmek başka insanların gözlerinde vahşi bir makinanın dişlileri arasında ezilirken duygusuz, sorumsuz, kaygısız bir benlikle umursamazken üzerinde durdugum bu kayganlığın farkında bile değilken nasıl da mağrur apoletlerinde cok yıldızlı bir komutanı edasıyla bendim bu dünyanın efendisi derken bir kız çocuğunun kolları arasında kırılganlığımı hesaplayamamıştım tek basıma bırakılırken o kırışmış beyaz çarşafların arasında bu kadar yalnız olunabileceğini ve bu kadar daha üstüne ekleneceğini bir kac saat önce zafer çığlıkları atarken ben aynı ben’in yorulup nefes nefese kalacağını kestirememiştim çok nasırlanmış üzülmekten çok tutulumuş elleri başka ellerin şehvetinden çok konuşmuş aleyhinde cok delil bırakmış bu yaşamak suçlaması karşısında şimdi sussa hafifletemez cezasını diye sert bir porno tadında acısını çıkarmış kendi bedeninden ve onca yaşına rağmen hayalkırıklığına ugratılmıs bizzat kendisi tarafından çok beklemiş ama gelmemiş beklediği bu yüzden bir yanı hep biraz naif biraz çekimser gözlerinde masum bir çift bakıs nasılda bir kız çocugu tarafından terkedilmiş en ummadıgı anda bembeyaz çarşafların arasında kırılmaz sanmış içindeki billur camdan masumiyeti taki soğuk bir zemine çarpma sesini duyana dek oda inanmıs kendi yalanına açılmış gözleri iş işten gectikten sonra zavallı bir kapı çarpılıp çıkılıncaya kadar döner sanmış dönmemiş kimse geriye soğumuş o carsaflar sarılırken çıplak bedene kefen gibi nasılda zormuş gömülmeden toprak altına ölmek gibi bir kız çocuğunun ardından büyümüş ihtiyarlamış ama bir türlü aklı ermemiş bu yalnızlığa... |