Ölüm Konuşmaları II
- Oyun biterdi ve akşam
çocuklarını toplayıp evlerine bırakırdı - Bir annem vardı ağlıyor musun? ( Allah’ım ağlıyor muyuz? ) Oysa aklımda bir ellerimi tutmanız biliyordum Ellerimi tutarken siz yanımda sarmaşıklar büyüyordu İçimde o gülüşünüz yine çok eskilerden Gülüşünüzün o sıcacık tarafında kalmaktan ölüyordum. Bir de o gece biraz konuşmuştuk: - Bu gözlerin... Bu gözlerini hala anlamadım Ağlıyor musun? - Siz gözlerim daha çocukken gittiniz Gözlerimi ben durduramadım Bilseniz... - Bir bilsem... - Ölmek için bir sebep arardınız bilseniz. ( Lütfen bilmeyin ) - Biliyorum Sırf o herkese annesiz kalan bakışların için... Onlar için ölmüştüm ben. - Ağlıyor musunuz? - Ah evet, özür dilerim. - ( Allah’ım. Ağlıyor muyuz? ) Gün bitti ve akşam Çocukların eve gidişini seyrettik. Ben hep o soğuk camların arkasında. Sen bir yağmur düş dolusu çocukluğunda. ( Belki istemezsin ) Ve o ses ( hala neyin sesi olduğunu bilmiyorum ) Gri bir acıda öyle buz gibi durduk Etrafta bir sürü tanıdık yüz Bir biz yabancı o ölümün karşısında. ( Belki hatırlamak istemezsin Ölümün çocuk tarafında Dua ederken göz göze gelmiştik biz ) Sarmaşıklar içimize doğru büyürken Bir biz paramparça herkesin ortasında. Ağlıyor musun? ( Allah’ım. Ağlıyor muyuz? ) |
Okudukça kavruluyorum.
Saygılarımla...