DİRİLİŞ
Karanlık bürümüş arz-ı semayı
cehaletin aşrı kirinden bir nur arar şu gözüm mazlumları kurtaracak zulümden bir yanda oluk oluk akarken şaraplar,içkiler,meyler bir yanda zulme düçar can öbür yanda günahsız gömülenler. Kara günde gelecek muştuyu bekler, o Ahmed’i bekleyenler amine hatun gebedir nebiler nebisi Muhammed’e o Muhammed ki sen olmazsan yaratmazdım alemi sözüne mahzar o Muhammed ki, her sözü doğruluk her bakışı bir nazar. Böyle bir zamanda doğdu can gönüller sultanı gönüllere böyle bir zamanda can geldi şu cansız aleme hoş geldin ey yetimler yetimi ey gariplerin sahibi sen gelince güldü ya nebi, gülmeyi unutan yüzümüz sen gelince açtı, gonca gonca gülümüz. Feda olsun ya Muhammed anam,babam canım diyenlerin dilerim eksilmesin sana kol kanat gerenlerin hakikati anlatır anlatanlar ilk kervanla yaptığın yolculuğunu görenlerin. Bir bulutun gölgelediği tüm mahlükatın selam verdiği esselamualeyküm ya Resulallah esselamualeyküm ya Habiballah diye inim inim inleyen arz-ı mekan bunu ne hal anlatır ne de can yolunda bekleyenler ya Muhammed görmek için cemalini ayrılmadılar kapından Hadice-i kübra anlatıyor bir bir olanları geçmeden bahiranın gözlerinde yaş sendin güneş gibi doğan ey nebi sendin mağara dostuna yoldaş Mekkeden Medineye hicret ederken ashabın son kafile gidene kadar bekledin kaldın, emindin çünkü ya Muhammed öldürülemiyecek insandın. Bedirde karşılaştı orduların müşrike karşı kendinden emin ellerinde kılıç,yüreklerinde iman melekler yetişti imdadına ey nebi,ettiğinde duaların Bedirde güldü yüzümüz ya Muhammed Uhud’da hüsran Hamza şehit düşerken toprağa er meydanı can pazarı er meydanı kan revan Hüzün ile geçti yedi yıl müminlerin Mekkeden uzakta zafer senin hakkındı ey sevgili gizlenir muştu şanlı sancakta çadırlar kuruldu bir gece vakti Mekke’nin yamacına öyle uzun olmamıştı bu gece ebu süfyanda korku hakim hind’de endişe, Mekke’yi sevinç kuşattı hey hat Mekke’yi neşe. Kutlu olsun zaferin ey Resul ne güzeldi gelişin deve sırtında ihtişmlı vakar usul usul gördünmü saldığın ulakları ya Muhammed at sırtında davetine çağırdı necaşiyi, kisrayı mukavkısı bizansı Ne asırdı geçenler ey nebi varlığında asrı saadetini görenler ezanların yükselirdi arş’a Kabe’nin damından doymadı muhabbetine gelenler aşkına deli aşkına divane görmeden dönende oldu kapından ya Muhammed,çöle Yemen’e. Vakit ayrılık vakti yaman nasıl ayrılırım senden aman ateşte döner dolanır gönül ılgıt ılgıt eser yel savrulur kül Boynu bükük kaldı sensiz ümmetin Şefaat eyle ey sevgili Ey Resul... Murat Çetin |
selamalrımla