0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
13
Okunma
Geceyi bir suç aleti gibi saklıyorum cebimde,
kanı yok ama ağırlığı var.
Duvarlar, dinlemiş olmaktan yorulmuş
eski tanıklar gibi;
hiçbiri gerçeği söylemeye niyetli değil.
Bir odanın içindeyim
oda benden habersiz.
Tavan alçak değil,
ben eğilmeyi öğrenmişim.
Zemin soğuk;
ayağımı çekiyorum,
sanki biri uyanacak.
Saat ilerlemiyor,
saat sorguluyor.
Her tik tak bir soru,
cevap vermesem de dosyaya giriyor.
Zaman burada adaletli değil,
hep aynı kişiyi suçlu buluyor.
Masada duran defter
açılmıyor artık,
çünkü bazı cümleler yazılınca
insan kendini ihbar etmiş sayılır.
Kalem, mürekkebini saklıyor,
benden akıllı.
Pencereden dışarı bakmıyorum;
dışarısı içeriden daha kalabalık.
Işıklar yanıp sönüyor,
her biri başka bir hayatın
yanlış yerinden tutunmuş.
Benim payıma düşen,
karanlığın düzgünce katlanmış hâli.
Bir ses var,
konuşmuyor ama susması çok şey anlatıyor.
İçimde bir merdiven,
hep aşağı iniyor.
Basamaklar sayılmıyor,
çünkü dibe varmak
bir sonuç değil.
Aynaya bakmıyorum,
orada biri var ve
onunla anlaşamıyoruz.
Gözleri benden önce uyanmış,
benden önce yorulmuş.
Sanki uzun süredir
aynı hücreyi paylaşıyoruz
ama suçlarımız farklı.
İnsan kalabalıkta kaybolur derler,
ben yerimde durarak eksildim.
Kimse gitmedi,
kimse gelmedi;
sadece boşluk
işini ciddiye aldı.
Gece ilerledikçe
eşyalar daha cesur olur
Sandalyeler yaklaşmak ister,
kapı tokmağı bir şey söyleyecek gibi.
Ama hiçbir temas gerçekleşmez;
burada her şey
yarım kalmak üzerine yeminli.
Ve ben anlıyorum:
Bazı karanlıklar ışık istemez,
şahit ister.
Ben de oturuyorum,
susarak tutanak tutuyorum.