1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
65
Okunma
I.
asfaltın çatlağından süzülen su
lağım lağım, kesif bir kokuyla ele geçirdi şehri
gece, paslı bir örs
zift ve kan arasında ince bir bağ.
bir köpek
kireçli dişleriyle çiğneyerek öldürüyor gölgesini.
artık bütün pencereler boşluğa bakıyor
göz olmaktan da vazgeçmişler
sadece izmarit kusmak için açılıyorlar.
bu şehir bir mezarlık
dipsiz, kemiksiz
ruhsatsız, kaçak labirent
içinde yatanların sesleri birer ağıt
morg koridorlarında yankılanıyor.
II.
karanlığın içinde bir adam
adımları kaldırım taşlarını kirletiyor
ceketinin iç cebinde bir veda mektubu
açılmamış
çünkü bazı mektuplar okunmaz
sadece taşınırlar.
gözleri buğulu
yağmur öncesi bulutlar gibi
daha derin soluyor sokakların zehrini
ağır bir nefesle yanından geçiyorum
bilmiyor
bu gece boğazımdan
kaç hayalet geçtiğini.
III.
kimsenin kaçamayacağı bir yıkımın gürültüsüyle
kendini söküyor gökyüzü
yağmur başlıyor.
ve sen uykunda eski bir ninni mırıldanıyorsun
baş ucunda bir iblis
saçlarını kokluyor
ninnisel bir fonda gördüğün kabustan
sirenlerin koro olduğu bu geceye sığınıyorsun
sırtını dayadığın duvar
beton tırnaklarıyla hapsederken tenini
kendi izinde kayboluyorsun.
bu rüya,
kimin uyanıklığını sınamak için çizildi
bizim mi,
yoksa kollarımızda can veren
şehrin mi?
IV.
hayallerim sokağa saçılıyor
hayallerim
barikatların ardında geziniyor
unuttum hepsini
büyüdüm
ve ölüyorum
halbuki dinlediğimiz onca masalın sonu
sonsuza kadardı.
sabaha karşı loş karanlık
avuçlarımdan yere damlıyor
göğsümdeki boşluk sessiz değil artık
zonkluyor
her gece yalanlarla
dua kırıntılarıyla
taşla tıkanıyor.
bir paslı bıçakla yeniden doğuyorum
yeniden
aynı yerimden kanayarak.
kameralar yalnızca yüzümü görüyor
ruhum
çoktan kadrajdan çıkmış.
V.
sabah mı oldu
hayır
tanrılar, topraktan izinsiz düşüyorlar.
cehennem sessiz
cehennem nefessiz
cehennem kendini yiyor
pimi çekilmiş güneş
infaz çivisi
üstümüze çakılıyor.
bir ucumuz ölü
kalanımız gölgelerle mühürlü
biz mi alıştık yüzsüzlüğe
yoksa
maskeler mi düştü?
kara
5.0
100% (3)