7
Yorum
18
Beğeni
0,0
Puan
106
Okunma

gittiğim her yerde aynı sessizlik vardı
insana benzeyen ama insan olmayan kalabalıklar.
sanki herkes bir zamanlar yaşamış
ama artık sadece bedenlerini gezdiriyorlardı.
gözlerine baktım karanlık kuyu
ışığın yokluğunu orada gördüm.
bir bakışın söylemesi gereken her şey
çoktan toprağa karışmıştı.
öfke havada adeta ince bir sis gibi duruyordu
kimse bağırmıyor, kimse konuşmuyordu
ama herkesin içinde bir fırtına vardı
hiçbir yere yağmayan.
iyi olmaya çalışanları gördüm,
kendini korumak için karanlığa saklananları.
hayat onlara hep aynı cevabı verdi,
iyi kalmak istiyorsan, yalnız kalacaksın.
ben de yalnız kaldım.
kendi gölgemle konuşacak kadar
uzaklaştım insan kelimesinin anlamından.
yürüdükçe fark ettim,
her adımım bir mezarın kıyısından geçiyor
ve her mezarda yaşayan bir yüz yatıyor.
ölmemişlerdi,
sadece hatırlamayı bırakmışlardı.
gökyüzüne baktım;
rengi hala maviydi ama sıcaklığı yoktu.
gün ışığı bir hatıra gibi duruyordu tepemde,
dokunsam kaybolacak bir hayal gibi.
bazen bir tutam hayat avuçlarıma düşer sandım
ama ellerimden hep soğuk bir rüzgar geçti.
anladım ki
insanın kendine tutunamadığı yerde
hiçbir şey tutunmaz.
öfkeli yüzler, donuk gözler,
bir rüyadan uyanmış gibi duran bedenler…
hepsi aynı sessiz törenin içindeydiler,
aynı karanlığın içinde.
sen de yürüyorsun onların arasında,
yaşadığını sanıp
aslında yavaşça gömülerek.
belki bir gün
geçmiş kendini çağırır,
ruhun yeniden dirilir doğar küllerinden
kalkar ayağa, gözlerin tekrar ışığı hatırlar.
ama o gün,bugün değil.
bugün dünya hala ölü gözlerle dolu
ve gece,
gündüzün unuttuğu bir hikaye gibi.
*
Mehmet Demir
221121