0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
132
Okunma
Yasaklanmış bir ülke gibidir gözlerin,
geçit vermez yerleşik sevdalara,
hiçbir yol haritasında adı geçmez oranın,
hiçbir pusula işlemez,
rüzgâr bile yönünü kaybeder kirpiklerinin kıyısında.
Ben oraya defalarca yürüdüm,
sürgün edilmiş bir kalbin yorgunluğuyla,
her adımda biraz daha unuttum kim olduğumu.
Bir ulus gibi çöktü içimde sessizlik,
dilimi kaybettim, adımı susturdum,
yalnızca senin suskunluğunu anlar oldu dilim.
Bir zamanlar aşkın sınır taşlarını çakan ellerim,
şimdi senin bakışlarının gölgesinde haritasız kaldı.
Biliyorum,
her sevda biraz yasaktır,
ama seninki —
bütünüyle dokunulmaz bir kıta.
Gözlerin…
orada ne sabahlar var, ne geceye benzeyen umutlar.
Sadece ara renkler,
sadece varla yok arası bir ışık.
İnsan orada hem yanar, hem donar aynı anda.
Ve ben o iklimin vatandaşıyım artık,
pasaportsuz, aidiyetsiz,
yalnızca seni anlamaya yeminli bir göçmen.
Bir bakışınla yurtlandırılmadım,
ama bir susuşunla sürüldüm kendi kalbimden.
Senin sessizliğin,
bin yılın yankısını taşır:
bir imparatorluğun çöküşü kadar görkemli,
bir çocuğun ağlayışı kadar kırılgan.
Belki bir gün,
zamanın tozlu arşivlerinde biri bu dizeleri bulur.
Der ki:
“Bir zamanlar biri vardı,
bir çift göze sığamayan bir aşkı taşıdı.”
Ve işte o zaman,
ben yeniden doğarım bir mısranın içinde.
Çünkü bazı gözler vardır,
tarihin bile unutmaya kıyamadığı.
Ve bazı kalpler,
yasaklanmış ülkelerde bile
bir tek isimde takılı kalır:
Sen.
Kadir TURGUT