0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
103
Okunma
Sevgili…
Bilmiyorum bu mektubu neden yazıyorum.
Belki de içimde kalan son birkaç kelimeyi bir yere bırakmak istedim.
Sessizlik artık o kadar ağır ki,
susmak bile konuşmak kadar yoruyor insanı.
Bende artık Ekim ayı gibiyim.
Soğudum her şeyden…
ve en çok da senden.
Bir zamanlar adını anınca ısınırdı içim,
şimdi sadece üşüyorum —
ne yaz kaldı içimde, ne güneş.
Hatırlıyor musun,
birlikte yürüdüğümüz o yolları?
Ben hep biraz arkanda kalırdım,
çünkü adımlarını izlemek bile güzeldi.
Şimdi o yolların hepsi sessiz,
ve ben, o sessizliğe alışmak zorunda kaldım.
Artık sabahları kahvemi senin gibi içmiyorum.
Sütünü fazla koyardın, ben sade severdim.
Ama şimdi ikisi de aynı —
çünkü hiçbir tadın farkı yok sensizliğin içinde.
Her şey renksiz, her şey aynı sıcaklıkta: soğuk.
İçimde bir rüzgâr esiyor hep,
adı belli değil, yönü belli değil.
Sadece savuruyor beni anılara,
bir yaprak gibi oradan oraya.
Ve ben, kendime bile yabancı hissediyorum bazen.
Belki de gerçekten Ekim oldum ben.
Biraz sararmış, biraz kırılmış,
ama hâlâ köklerini hatırlayan bir ağaç gibi.
Soğudum evet…
ama bu soğukta bile hâlâ senin eski gülüşünü arıyorum rüzgârda.
Eğer bir gün bu mektup sana ulaşırsa,
okurken üşü —
benim gibi üşü.
Çünkü o zaman anlarsın belki,
soğumak unutmak değil;
bazen, sadece donmuş bir sevdayı korumanın tek yoludur.
Ve bil ki,
bende artık Ekim ayı gibiyim.
Soğudum her şeyden…
her şeyden, ama en çok senden.
— Sessizce, bir Ekim akşamından
Kadir TURGUT
5.0
100% (2)