0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
190
Okunma
Kral çıplaktı, evet…
Ama gözleri kuma gömülüydü halkın,
Kimi bakıyor ama görmüyor,
Kimi görüyor ama korkudan susuyordu.
Gökte kuşlar bile uçmaz olmuştu artık,
Çünkü gölgelerdi havada hükmeden.
Kral çıplaktı, çıplaktı evet…
Ama yaldızlı yalanlara sarılmıştı bedeni,
Ve millet…
İnançsız bir secdeyle alkışlıyordu çırılçıplak ihaneti...
Her akşam kandiller yakılırdı,
Bir yalanı kutsamak için.
Her sabah manşetlerde
Bir başka suskunluk bayraklaşırdı.
Ve her çocuk…
Henüz doğmadan yaşlanırdı artık,
Çünkü büyümek için
Onurdan soyunmak gerekiyordu bu çağda...
Zembereği boşalmış saatler gibiydi insanlar,
Tık diye durmuştu düşünce,
Tok diye susmuştu vicdan.
Ve hâlâ zaman geçiyor sanıyorduk,
Oysa geçen, sadece insanlıktı fark etmeden...
Halk dedik,
Ama halk neydi ki artık?
Birbirine benzetilmiş çehreler,
Kopyalanmış zihinler,
Ve bir liderin kahkahasına göre
Şekil alan inançlar…
“Bu kral güzeldir” dediler,
Gözleriyle değil, ekranlarıyla gördüler.
“Kralımız her şeyi bilir” dediler,
Aklı rafa kaldırıp, sloganı bayrak yaptılar.
“Kral için yaşarız” dediler,
Ama krala değil,
Kendi korkularına taptılar...
Çıplaktı kral evet,
Ama elbiseleri halkın hayallerinden dikilmişti.
Ve dikişlerini sökmeye çalışan herkes
Vatan haini ilan edildi.
“Gerçek” yasaktı artık bu ülkede,
Ve “gerçek” olmak, en büyük suçtu artık...
İnsanlar kafasını çıkarmaz oldu kitaplardan,
Ama kitapların içi boştandı.
Kâğıda sarılmış yalanlar,
Beyne değil, boğaza hitap ediyordu.
Bir öğreti değil, bir uyuşturucuydu artık bilgi;
Uyutuyordu,
Unutturuyordu,
Dilsizleştiriyordu insanı...
Halk birbirine düşman edildi,
Renklerine, dillerine, mezheplerine göre…
Çünkü bölünmüş halk,
Hesap sormazdı hiçbir zaman.
Çünkü küçük kavgalara kilitlenen millet,
Büyük ihaneti fark etmezdi asla...
Kralın etrafı dalkavuklarla çevriliydi.
Her biri birer aynaydı,
Ama yansıttığı kral değil,
Kendilerinin çarpık arzusuydu.
Birbirlerini alkışlayan ellerle
Bir ülke çöküyordu sessizce,
Ve kimse
“Dur!” demiyordu,
Çünkü “Dur!” demek,
İşini, huzurunu, belki canını kaybetmekti...
Oysa
Bir milletin şerefi
Sadece ordusunda, bayrağında, tarih kitaplarında değil;
O milletin
Doğruyu haykırabilen insanlarında saklıydı.
Ama haykıranlar ya susturuldu,
Ya itibarsızlaştırıldı,
Ya da “vatanı bölüyor” diye hedef gösterildi...
Ve sonunda…
Millet sustu.
Kral çıplaktı,
Ama giydiren de halk oldu artık.
Yalanı giydirdiler,
Utanmayı çıkardılar.
Şerefi kaldırdılar,
Çıkarı kutsadılar.
Ve böylece
Bir çağ,
Kendini inkâr ederek çürümeye başladı...
Ey!
Ey bin yılın kibrini taşıyan krallar!
Ey halkını unutmuş,
Ama koltuğuna âşık yöneticiler!
Ve ey!
Ey siz “bizden” diye zulme göz yumanlar!
Unutmayın:
Adalet,
Bir gün size de lazım olacak...
Ey halk!
Sen ki
Kendi celladına dua eder oldun,
Uyan artık!
Çünkü suskunluk,
Zulme ortaklıktır.
Çünkü her alkışladığın yalan,
Bir çocuğun geleceğini karartır...
Bak aynaya…
Gerçekten sen misin orada duran?
Yoksa bir ekranın şekillendirdiği
Taklit bir suret misin?
Düşün!
Düşünmek,
En büyük devrimdir bu çağda.
Ve konuş!
Konuşmak,
Kralı çıplak bırakmanın ilk adımıdır...
Unutma:
Erdemini yitiren millet,
Önce ahlakını kaybeder,
Sonra adaletini,
En sonunda vatanını…
Ve sen, ey kral!
Bugün çıplak gezdiğini fark etmeyen sen!
Yarın halkın suskunluğu dağılırsa
Elbiseni değil,
Saltanatını kaybedersin...
Bahadır Hataylı/12.04.2025/Sancaktepe/İST