Bilmezler
Bilmezler,
Ardında bıraktığın cam kırıklarıyla Geçmişe "hoşça kal" dediğini... Ne anlasın ki Elin oğlu,elin kızı halinden, Ne bilsin ki, Şu derinlerde yatan sükûtunun bile Ne badirelerden geçtiğini... Kim duyabilir ki senden başka En derin sessizliklerin bile Çın çın kulağında Ayrılık türküleri söylediğini... Kim ne bilsin ki, Perçem perçem yüzüne yansımış Yalnızlığın resmini... Bilmezler, Kimin ne mücadeleler verdiğini... Ne bilsin ki elin oğlu,elin kızı Tebessümünün altında neler gizlendiğini... Geçti dersin,bitti dersin Ve zoraki gülümsersin hayata, Sanki yok olup gitmeye Dur der,meydan okur Yüzünün kırış kırış olmuş teni... Bir umuttur ki beklersin, Güne merhaba diyen Simide hasret martıların sesini... Kanatlanıp uçmak istersin, Üstüne sirayet etmiştir Zümrüdü Anka’nın sessizliği... Biliyorum ki anlaşılmayacağım; Yaşanmışlıkların ve dahi sevdaların Bir bir unutulup da, Sadece tarihlerin yazılıp çizildiği Şu mezar taşlarında... Biliyorum ki anlatamayacağım; İnsanlığın birer birer Toprağa gömülüp de, Sadece deri parçalarının konuştuğu Şu koca yaşlı dünyada... |