YARA
"Geçmişten taşınan yaralar, her mevsimde yeniden kanar; bazen unuttum dersin, ama izi hep içinde yaşar."
Ak düşen gölgene dahi hasretim, Ardından bakarken lal olur dilim. Varlığından uzakta erir mazim, Ah etsem de içimde kalanlara; Zaman geçse de dinmez ki bu yara. Sen bana uzaktan ettikçe sitem, Gözümden dökülür sessiz bir zemzem. Bir daha sever miyim, hiç bilemem. Bütün saatlere gem vura vura, Yüreğimde açtın derin bir yara. Yürüdüm, yürüdüm, geriye baktım; Sana varır sandım, hep duraksadım. Sen bana küs gittiğinde anladım; Geçmişin gölgesi düşer yıllara, Unutmak çok zor, her zerren bir yara. Gece bitmez, sabahlar hep karanlık; Aşk bir rüyaymış, sonunda uyandık. Yarım kalmış hikâyedeyiz artık; Kuş uçurttum akşamdan sabahlara, Yüzüme kazınan koca bir yara. Yoruldu kalbim, dön gel, her şey kalsın. Senin göz yaşını kim siler yarın? Gönül menzili gölgesinde aşkın, Yine düştüm ben vakitsiz ahlara. Her nefeste kanar, büyür bu yara. Sessizdir şimdi sokaklar, hem bomboş; Sana dair her şey, içmeden sarhoş. Beklenen vakit geldi, odalar loş; Sözüm geçmez saçımdaki aklara, Elimi titreten sanki bu yara. Ömrümün yarısı düğümlü acı, Ömrümden ömür çalan, ey yalancı! Ben bir yolcu, sen bir yalancı hancı. İnancım kalmamış mutlu sonlara; Kalemim yazmaz oldu başka yara. Belki de bir teselli aradım hep; Bir ömür senle olmak istedim hep. Azrail gelmiş, eder canım talep. Nerede saklı o eski hatıra? Her mevsimde açan, solmayan yara. Halil Kumcu 30 Ekim 2024 / Çarşamba / Ankara |