Beyaz martılar, konaklar şimdi, siyah sakalımda,
Alışılagelmiş suratımın damında
Her gün bir saksağan uyanır başucumda, Servilerden biraz gölge düşmüş yaşıma, Şöyle geriye dönüp bakınca ardıma, Sancılar şöhret bulmuş, Acılar revaçta Hangi iklimi kiralasam içimde oturan adama Kapansın yüzüme merhamet kepenkleri, Beyaz martılar, konaklar şimdi, siyah sakalımda, Kaldırımlara tüner dünyayı unutmuş birkaç adam, Dayanıp yorgunluğumun asasına Neyi değiştirebildik bunca yıl atlı karıncalarımızla, Ölüleri tıraşlayan sanat hangi fırçadan dökülür,, Ölürken bir fil, Nasıl bir içgüdü ile gider kendi mezarlığına Oysa bizim, kendi mezarımıza gitmeye bile Tahammülümüz yok.. Toplayıp gri aynalardan boşa geçmiş yılları Bir nalı düşmüş atın koşması gibi, Ritmi bozuk kalbimin atması. İçimizde binlerce direniş şiiri, Ceviz ağacının gölgesine uzanıp yatması, Çıkıp kalabalıklara bir gün Haykırıp şöyle denizleri yarar gibi Durun ey insanlar durun, bırakın koşmayı, Elimde Musa’nın asası, Beynime yüklenmiş binlerce yılın tasası Hangi cadde sizin oldu, Hangi güzel elbiseyi giyip gittiniz, Nerelere park ettiniz bunca yıl, İçinde taşıdığınız binitleri, Ah..hani o elleriniz, Hani o tatlı dilleriniz, Biletsiz vede pasaportsuz, Bir veda bile etmeden, Güzel atlara binip gittiniz, Ne kadar de sessizdiniz.. Bu kışta kıyamette, Ne yer, ne içersiniz, Azıcık ta satıhta kalmışlara, mütebessimdiniz Anlaşılmaz bir dili konuşuyorsunuz, Yada bize öyle geldi..! |
Hangi güzel elbiseyi giyip gittiniz,
Nerelere park ettiniz bunca yıl,
İçinde taşıdığınız binitleri,
Ah..hani o elleriniz,
Hani o tatlı dilleriniz,
Biletsiz vede pasaportsuz,
Bir veda bile etmeden,
Güzel atlara binip gittiniz,
Ne kadar de sessizdiniz..
Bu kışta kıyamette,
Ne yer, ne içersiniz,
Azıcık ta satıhta kalmışlara, mütebessimdiniz
Anlaşılmaz bir dili konuşuyorsunuz,
Yada bize öyle geldi..!
mÜKEMMELDİ VAR OLSUN YÜREĞİNİZ...SONSUZ SAYGIMLA