Şarap Gibi Zaman
Önce kadeh dolardı hüzünle,
Bir damla serinlik gibi, dönerdi ellerde, Sözlerin rengi değişirdi usulca, Dudakta ince bir iz, gönülde derin bir yara... Baştan masum bir heves, bir anlık teselli, Sırça hayallerde kırılır ince ince her gece, Aydınlık kaybolur o bulanık nefeste, Zaman, o an ’da erir, unutulurdu dertler... Ama içkiyi alan adam zanneder ki hakimdir, Her yudumda daha da derine çeker gider, Önce adam içer içkiyi, sonra içki içer adamı, Bilinmez bir uçurumda kaybolur yarınları... Şişenin dibinde saklanır sonra açığa çıkar karanlık, Her bir damlasında başka bir hikaye, başka bir kayıp, Dostluklar biter, aşklar solup gider, Boş masada kalır kırık hayaller, boş sevdalar... Bir zamanlar umut dolu gözlerde parlayan ışık, Yerini sessizliğe, yalnızlığa bırakır, Birer birer kaybolur zaman, anılar silinir, İçkinin esir aldığı o yorgun ruhlar erir... Artık özgür değildir adam, elinde zincir, Her yudumda hapsolur daha da siner, Bir zamanlar neşeydi, şimdi yük olur kalbe, Önce adam alır içkiyi, sonra içki alır adamı... Bahadır Hataylı/23.10.2024/14.36/Namazgah/İST |
şiir başlangıcını işte bu demişliğim
ve sonrasını içmeden sarhoşluğuna saydığımdan şairin,
kendi adıma üzüldüm açıkçası...
en azından kimi zaman söven nazikçe,
en azından kimi zaman seven nazikçe
bendeniz örneğin,
hala nice bildiğinizden daha ayık değil miyim sizce de?
eyvallah.