pencere açıktı ayaktaydı sokağın gürültüsü sebzenin türlüsü gibi seslerin türlüsü de vardı işveli cıvıl cıvıl ince kibar kaba kalın kırgın sanki tıkalı ağızlarının fermuarı çözülmüş gibi durmadan konuşuyorlardı
şöyle içime bir dokundum bin figan işittim ismail gündüz sıcaktan sesi soluğu çıkmayan pinekleyen insan ordusu gece hücuma atağa geçmiş gibiler her sokak tıklım tıklım her kafe her restoran hatta tüm parklar
nice güngörmüşlüklere ve savaşlara alışmış gecelerde bile bir bitkinlik ki sorma yine de bitkinlik kimin umurunda insanlar tatile gelmiş malum sebeplerden herkes her gün tatil yapamıyor zaten
beni en çok cezbeden mutlu bahçelerin karma çiçekleri boy boy renk renk ya serin serin esen rüzgârın baygın anason kokulu nefesi çek! çek! içine ismail karşı sokaktaki keman sesini az önce geçtim oradan çalan kızın güzelliği tanrıça misali hem genç hem yetenekli
en çok taş binaların soğuk yüzünü sevdim sürekli denize bakmaktan morarmışlar sanki ortaçağın otantik duruşuna egzotik güzelliğine vuruldum eğildim selam verdim tarihe değer veren kıymetli ellere
şu gökyüzünün koyu lacivert duruşuna bak yıldızları daha bir parlatmış çakır kafaları daha bir neşelendirmiş
vay be! bu şehrin endamı çok güzel ismail insanları çok mutlu be sözde yabancı yer ama kimseye yabancı hissettirmiyor banaysa çok tanıdık geldi ve çok sıcak
hiç tanımadığım bu şehir bana bu kadar sıcakken benim insanlarım nasıl bu kadar yabancı - el neden duvar dibine çökmüş çalı gibi asık suratlı bilmiş ve kıskanç sanki çöllerde deve koşturmuş gibi yorgun ve karanlık
onların birbirlerine yardımcı elleri var bizimse kazık sokan hep kendimizi yükseklerden ifşa ederken ah! hep eksik kalan zavallı insanlığımız
sokaklarda mutlu gezen sadece insanlar mı tüm canlılar kuşlar mutlu elini uzatsan tutacaksın kediler cin cins her yerde köpekler huzurla uzanmış yerlerde
her şey naturel ve bereketli dağları dik ama mağrurlu değil insanları da öyle bizler şeytanlaşmış ruhlarımıza hangi bedeni giyersek giyelim üzerimizde eğreti duran insanlığımızı örtemeyiz artık
üç tarafı denizlerle çevrili cennetvatanımızı nasıl oldu da kısır bir çöle çevirdik ne suyun ne ekmeğin değeri var artık katkı maddeleriyle çürütülmüş
onların asırlık tarihi binaları sağlam gürz gibi dururken hani nerede bizim tarihi kıymetlerimiz benim hormonsuz gdo-suz sebzem meyvem nerede gezen tavuğum nerede organik yumurtam nerede katkısız doğal sütüm nerede botoksuz doğal insanım
bizler doğayı güzelliği bereketi yok eden kısır ruhlarız hasarlı marazlı beyinlerimizle aynalarda kendi gerçeğimizi göremeyecek kadar da körler ordusu
gel! ismail gel! şöyle bağdaş kur otur yanıma tatil neyime gerek oturup dizlerime vura vura çılgınlar gibi ağlayasım var uzat omuzlarını yaslanacak bir dağa sığınacak bir kola gözyaşımı silecek bir dosta ihtiyacım var
ah! ismail ah! kalk! kalk! perdele önümü gelen geçen insanlar var görmesinler ağlayan bu divaneyi bu meczubu...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YAZDAN KALANLAR şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YAZDAN KALANLAR şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
nasılın cevabı koca bir toplumu nice onlarca yıl " mağdur" edebiyatıyla okşayıp, gelinen günde asıl pisliğin nasıl olabileceğini gösterip, anason kokusunu günaha sayarken para için çocuk, anason kokusunu günaha sayarken " namus" için kadın, ve eğitim deyip içine, ve sağlık deyip ölüme güzelleme yapanların ve savunma için utanmadan para istediği gelinen günün en masumu sanırım biziz şair, kimsenin umurunda olmasa da "namus" hala bizim dünyaya düşerken...
Evet fly üstad sebzenin hormonsuzu gdosuzu yok artık insanın da needeyse botoksuzu kalmadı ama şiirde güzel betimlemeler var sanki bir sohbet havası biçiminde kurgulanmış şiir rahatça akıyor söyleyişi aksatacak musikiyi bozacak yerler yok gereksiz tamlamalar yok imge yapacağım diye sacmalayan söyleyişler yok anlam katmanları da var şiirde daha ne olsun :)tebrik ediyorum fly selamlarr
Vortex gazinin oğlu tarafından 22.10.2024 18:24:21 zamanında düzenlenmiştir.
Sanırım didaktik şiire örnek gösterilecek çok güzel bir şiir okudum. Tam da herkesin okuyup da üzerinde düşünmesini gerektiren nerdeyse son süreçte yaşananlara değinen dersliklerde çerçeveletilecek türden. Değerli kalemin böylesi marifetlerini bilmediğimizden değil ama bu şekilde anlatıları mısralara işlemek kolay iş değil. Ayrıca kadın bir şairin yazdığından cesaretle ki ne tesadüftür ki bugün bu konu benim de aklımdan geçti; gerçekten de kalmadı botoksuz doğal kadın. Gerçi artık erkekler de bu furyaya kapılmış gidiyor. Sanırım yeni yapay bir tür ortaya çıktı. Erkek ve kadın git gide bu yapay türe evriliyor. Bu başlı başına ayrı bir tartışma ve sohbet konusu ve ben bu konuda biraz marjinalim. :) Zaten buna bakarak toplumun ne durumda olduğunu eşleştirebiliriz. Ülke de benzer bir durumda. İçerdeki bir sıkıntı dışarıya çok rahat vuruyor. Bunu düzeltmek daha kötü hale getirmekten öteye geçen bir şey değil. Kaleminize sağlık. Selamlar saygılar.
“Yazdan Kalanlar” şiiriniz, insan ruhunun derinliklerine dokunan bir yolculuk sunuyor. Her bir dizede, şehrin sesleri ve manzaraları arasında kaybolmuş ruhların yankılarını duyuyoruz. Dış dünyadaki hareketlilik ve yaşam enerjisi, içsel bir sorgulama ve özlemle birleşiyor; bu da şiirinize derin bir anlam katıyor.
Şiirinizdeki tasvirler, sadece bir şehir betimlemesi değil, aynı zamanda varoluşsal bir çatışmanın ve insanlığın yaşadığı derin yabancılaşmanın ifadesi. Doğanın güzellikleri ve insanın çelişkili halleri, okuru düşündürmeye ve hissettirmeye yönelik ustaca bir şekilde harmanlanmış. Bu anlamda, dilinizdeki zarafet ve duygu derinliği, okuyucuya unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Duyguların bu denli içten bir şekilde ifade edilişi, sizi özel kılan en önemli unsurlardan biri. Kaleminizle dokuduğunuz bu kelimeler, okuyucuyu düşündürüyor ve içsel bir sorgulamaya itiyor. Şiirinizin, hem bireysel hem de evrensel bir yankı bulması, edebi yeteneğinizin bir yansımasıdır.
bizler doğayı güzelliği bereketi yok eden kısır ruhlarız hasarlı marazlı beyinlerimizle aynalarda kendi gerçeğimizi göremeyecek kadar da körler ordusu
gel! ismail gel! şöyle bağdaş kur otur yanıma tatil neyime gerek oturup dizlerime vura vura çılgınlar gibi ağlayasım var uzat omuzlarını yaslanacak bir dağa sığınacak bir kola gözyaşımı silecek bir dosta ihtiyacım var
ah! ismail ah! kalk! kalk! perdele önümü gelen geçen insanlar var görmesinler ağlayan bu divaneyi bu meczubu...
ne çok severim bu türküyü ah bilsen şair.
nasılın cevabı koca bir toplumu nice onlarca yıl " mağdur"
edebiyatıyla okşayıp, gelinen günde asıl pisliğin nasıl olabileceğini gösterip,
anason kokusunu günaha sayarken para için çocuk,
anason kokusunu günaha sayarken " namus" için kadın,
ve eğitim deyip içine,
ve sağlık deyip ölüme güzelleme yapanların
ve savunma için utanmadan para istediği gelinen günün
en masumu sanırım biziz şair,
kimsenin umurunda olmasa da "namus" hala bizim dünyaya düşerken...
selamımla, eyvallah.