Bana gözlerin gerekÇaresizliğimi yüzümün sessizliğinde s/akladım Kavgasız telaşsız hiç bir şey olmamış gibi Cümlelerimle savaşan sessizliğim Sesimin yokluğundan beslenen şarkıların notalarında yürüyordu ağır ağır Oysa ben Unutmanın olmadığı bir dünyada yaşamak istiyorum Sen bilsen İçimde çığ gibi büyüyen hasretin yükünü Kalbimin mabedinde kimler saklı kimler yasaklı bir bilsen. Kaç ölü gömülü toprağı olmayan o taş duvarlarda ve kaç diri yaşar el değmemiş sıcağında. O bir avuç sıcaklıkta büyüttüm ben güneş gülüşlerimi Gözlerimin kıyısına uzan Hiç bir mesafe olmadan Bir bakış adımlık Ya da bir yürek atımlık Olur mu Meryem Ayan |
Haddim olmayark, bazen kaptırıyorum kendimi, aslı şair de saklı olsa da biz okurlar farklı anlamlar yükleyebiliriz.
Bu şiir, derin bir özlemin, içsel bir çatışmanın ve sevgiye duyulan yoğun bir arzunun dile getirildiği duygusal bir yaklaşım.
Şairin içsel dünyasında yaşadığı zıtlıklar ve karmaşık duygular, hem sevginin sıcaklığı hem de ayrılığın soğukluğuyla harmanlanmış. Şiir, bir yandan unutulmak istemeyen anılarla dolu bir dünyada yaşama isteğini direten, diğer yandan bu anıların ve duyguların yarattığı ağır yükü taşımanın zorluklarını yansıtıyor.
Sevgi, özlem, acı ve umut, şiirin her dizesinde derin bir şekilde hissediliyor. böyle genel bir bakıştan sonra kıtaları "yorma"k istedim.
...giriş:
Şair, çaresizliğini yüzündeki sessizlikte sakladığını belirtiyor. (Tıpkı benim dediğim gibi -sessizlik güzeldir-.) Bu, içsel bir mücadele ve acının dışa vurulmadan, içte yaşandığını ifade ediyor. “Kavgasız, telaşsız, hiçbir şey olmamış gibi” ifadesi, dışarıya karşı sergilenen bir sakinliği, ancak içte kopan fırtınaları ima ediyor. Bu, insanın iç dünyasında yaşadığı çatışmaları ve acıyı dış dünyaya göstermeme çabası olarak okunabilir. Fakat, gerçekte bunu başara bilirmiyiz? Kırmadan-dökmeden...
1. kıta:
Cümlelerle savaşan bir sessizlik ve sesin yokluğundan beslenen şarkılar, içsel bir çatışmanın ve yalnızlığın metaforları olarak ortaya çıktığını var sayıyorum. Şair, unutmanın olmadığı bir dünyada yaşamak istediğini mi anlatmak istiyor? Bu, sevdiği kişiyle ilgili anıların silinmesini istememe, acı çekmeyi bile göze alarak o anılara tutunma isteğini mi ifade ediyor. Ne kadar güçlü ve asil bir duygusal yaklaşım.
2. ve 3. kıta:
Burada, şair içindeki büyük bir özlemi, içsel bir yük olarak tanımlıyor gibi. Kalbinin mabedinde saklı olanlar ve yasaklı olanlar, şairin duygusal dünyasında yaşadığı çelişkileri ve belki de karşılıksız veya imkansız aşkları ifade ediyor sanki. “Kaç ölü gömülü, toprağı olmayan taş duvarlarda” ifadesi, unutulmuş ya da bastırılmış anıların, duyguların simgesi olarak okunabilirim. Aynı zamanda, “kaç diri yaşar el değmemiş sıcağında” ifadesi ise, hala canlı olan, unutulmamış duyguların varlığını gösteriyor bana. Bu, şairin iç dünyasında yaşadığı sıcaklık ve umutla örülü bir yerin olduğunu, bu sıcaklıkla güneş gibi gülümsemelerini beslediğini ifade eder gibi.
4. kıta:
Şiirin finalinde, şair bir tür teslimiyet ve yakınlık arayışı içinde. Gözlerinin kıyısına uzanma isteği, sevdiği kişiyi yanına, en yakın noktasına çekme arzusunu ifade etmiş. Mesafelerin kalktığı, sadece bir bakış veya bir yürek atımı kadar yakın olma isteği, derin bir bağ kurma arzusunu yansıtıyor.
Ne denir? Her şey gönlünce olsun şair.
Saygımla...