MevtaGöğün gümüş kadehinden Anason kokulu bir yağmur dökülüyor şehre Hafif yalpalayan Kafası güzel bir yağmur Islak caddelerde şık giyimli bir gölgeyim Hangi kaldırımdan yürüsem Sensizlik sıçrıyor üstüme Hangi saçağa sığınsam Yokluğun giriyor koluma Üstelik üşüyorum… Senden kalan sıcaklığı çoktan tükettim Artık ağustosta buz kesiyorum Ormanı yanmış bir sincap gibi mutsuz Sürüden sürülmüş bir kılıç balığı gibi yalnızım Sen bilmezsin bendeki yalnızlığı Yalnızlık benim cehennemim Yalnızlık benim iğneli fıçım Yalnızlık benim arsız misafirim Döşeğini içeride bırakan bir mahkum gibi Döner dolaşır hep bana konuk olur Usulca çalar kapımı Aşüfte bir yosma gibi girer koynuma Unut diye fısıldar kulağıma u n u t Unutmam seni U n u t a m a m... Mevsimler bitse Yollar bitse Ben bitsem de Bitiremem bu kağıt kesiği sevdayı İki elim kanda olsa Sahibinin mezarından gidemeyen köpekler gibi Gidemem senden Araf’ta kalmış bu mevtayı Canlı canlı g ö m e m e m... Ah yarım kalmış avazım Ben ne zaman gidersem senden Giderim k e n d i m d e n... |