KIZ KULESİ
Gel, diyordu kadın
Telefonda sesi titrek titrek ağlamaklı Kara kış ayazında kalmış belli Bense ayrılıklar başlamadan unutulmuş Daha ölmeden de kovulmuştum Şimdi bağışlama bağışlamazsan Başlamadan son saltanatım İlk ve son musalla taşında Ve henüz selam okunmadan Gel, gel ki kavuşsun ezel ebede Gel bırakma ele, el âleme! Bilirim bir tek sen bilirsin Senden ayrı ne demektir Yine ben bilirim yalnızlığımı Üşüyor kalbim haydi gel! Sığmazsa sığmasın sığdığı kadar Badem kabuğuna sığarsa sığar Canı yürekle cana yettiği kadar Taşırma doldur, aldığı kadar Doldur getir bütün mazileri Doldur da gel yaka cebine Ve sanki sarılacaksın, sarıldığın kadar Sarıl da gel sıcak sevgini Sıcak yüreğini getir sevdiğin kadar Sana ne, sana neler olmuş? Ne yağarsa yağsın bakma aldırma yağana Yağmur çiseliyordur, ıslak bir kadın ve ıslak bir adam Önce Harem sonra iskele, simitçi Mükremin Ve feribot, Salepçi Selim derken Yani işte ıslanmışken ve bütün liman, güverte Hayırsız olmayan vapur ve iki aynı dağdan iki dal İki can olmuşken bir bütün Nedeni sanki geceden Ve gözler yansıyorken kadının gözlerinde Yine unutulmuş martılar Simit yerine eti krakerle idare ederken Ve el yordamı kadar yakınken Kız Kulesi Üstelik gizemli ışıklar kadının gözlerinde yanarken Kahpe civan pare bütün lambaları Ve mütevazı mağrur Kız Kulesi Yağmur yıkıyorken işte orada Pişmanlık acılarından, sancılarından öte kadının Lepiska ipek saçlarını sırf hırçın esen yellere inat Sergüzeşt adamın vefakâr parmakları şevkle tarıyorken Tepeden tırnağa ıslanmıştı kadın Ve lakin birleşmişti elleri Prangalı kollara asi Yeni yeniden iki dünya Tek bir beden sarıldı sanki Hıdırellez muştusu Saklar tulum deride köknar külleri kururken Kuru meşe hüznündeki buseler Ve tüm sözlerden arınmış kulaklardaki Bir bilinmeyen senfoninin, aşk şarkısının Dudakta süzülüp gamzeden akışı çoktan unutulmuşken Hiç unutanlardan olmadım Unutamadım o gün doğmalarında O yürek ferahlığında uslanmaz fetbaz gülücükler hissi Kör değillerdi, evet onlar da tanık oluyorlardı Ancak belki yine yeniden şimdi Ve bin kere daha böyle büyük bir sevdaya Yandan çarklı değil Hani o simitçi, Harem İskelesi, Salepçi Selim bilir Lakin yine nihayet tükenmiş bir vapur ve Kız Kulesi… |