YALNIZLAR RIHTIMINDA BİR KADIN
Yine yalnızlar rıhtımına inmişti kadın
Belli ki yolunu gözlediği, gidip de gelmeyeni vardı Kaldırım kenarındaki simitçiden Bir tane susamlı akşam simidi aldı Simit tezgâhının başında Temiz yüzlü yaşlı bir adam vardı Yaşlı adamın eline geçirdiği şeffaf eldivenden gözüken Nasırlaşmış ve kırış kırış olmuş avucuna Cebinden çıkarttığı kâğıt parayı tutuşturdu Yaşlı adam para üstünü vermek için Simit tezgâhının çekmecesini açmaya çalışırken Yaşlı adamın elini tuttu Üstü kalsın, şeklinde bir yüz ifadesi ile Yaşlı adamın elini okşar gibi bir iki defa dokundu Yaşlı adam da konuşmadan Tamam, der gibi başını salladı Gözlerinde minnet dolu bir ışıltı vardı Kadın, deniz kenarına gelince simidi ikiye böldü Sonra elindeki simidi martıların yutacağı büyüklükte Kopartarak denize atmaya başladı Martıların, denize atılan simit parçalarını kapmak için Birbirleriyle yarışmalarını Denizdeki dalgaların seslerine karışan ses Ve çırpınışlarını gördükçe Bakanın gözlerini kamaştıracak şekilde Bir tebessüm yayıldı yüzüne Kadın daha da güzelleşmiş Denizden vuran esintiyle de yüzü al al olmuştu Kadın aynı zamanda Gri, beyaz renkli ve başlarında siyah işaretler bulunan Ve denize atılan simit parçacıklarını Pençeleriyle yakalayan martıları Büyük bir sevinçle seyrediyordu Çünkü martılarda insanların anlamadığı bir şeyi Belki de onlarda yolunu beklediği adamı görüyordu Martılar, iri hantal gövdelerine rağmen dalgalara Ve etrafındakilere aldırmayacak kadar da cesurdular Öyle ki elindeki simit parçasını kapmaya çalışacak kadar Giden kadar, arkada kalanın da yüreğine kor ateşi gibi düşer Ve yakardı ayrılık Ne de olsa gönüllerde açılan yaralara Hiçbir şey merhem olmazdı açandan başka Kadının içinde de merhemi olmayan O kadar çok yara vardı ki Yaraları hep kanamış, kabuk bağlamamıştı Çünkü her gelen bir yara açmış Ya da açılan yarasını tekrar kanatmıştı Bir gün kendisi de binse bir vapura Gitse yalnızlar rıhtımından Alıp çok uzaklara götürse, hatta Avrupa’ya Götürür müydü gerçekten? Binmeden de bilemezdi kadın Ayrıca hayat onu hep bilmediği bir yerlere götürmüştü Gitmekte olan vapurların çoğunluğu ise Anadolu yakasından Avrupa yakasına gidiyordu Bazıları da adalara Her saat dolup taşan bu vapurların koşturmacasına İçindeki insanların telaşlı koşuşturmacası da katılmakta Ve kim bilir içinde de neler yaşanmakta? Tanışıp âşık olan var mıdır, bu vapurlarda? Ya da denize atlayıp intihar edenler? Belki de olmuştur, filmlerdeki gibi… |