MAZİDE KALDIK
MAZİDE KALDIK
Her şey için artık çok geç Çünkü tükettik zamanı, ziyan ettik Gençliğimizi, duygularımızı, her şeyi Sonbaharda yaprak döken ağaçlar gibiyim Biliyorum artık bedenime bahar gelmeyecek Renk renk çiçeklerim açmayacak Belki de bir daha göremeyeceğim baharı, seni Elini tutup kırlarda koşamayacağım Papatya toplayıp fal da bakamayacağız Artık her şeye uzağım, kendime bile Yüzüm de artık gülmüyor Oysa çocukken ne de güzel gülerdik Gamzeler açardı o gül yüzünde Ve ben ne çok öldüm o gülüşlerinde Artık hayal de kurmuyorum Bir ayağım çukurda iken kursam ne olacak? Sevgi de yetmiyor artık Çünkü aşkımız gibi mazide kaldık Mazi demişken dün gece Eski sararmış resimleri aldım elime Bir bir baktım feri sönmüş gözlerimle Kendimi bile tanıyamadım Öyle çok değişmişim ki Saçlarım seyrekleşmiş, ak dolu Yüzüme de kırışıklıklar dolmuş Artık koşamıyor, merdiven de çıkamıyorum Yoruluyor, soluk soluğa kalıyorum Ellerim ve ayaklarım uyuşuyor, belim de büküldü Yakında ayakta durmak için baston kullanacağım galiba Kalbim de artık eskisi gibi atmıyor Ritmi bozulmuş, tekleyen motorlar gibi Nerede stop edeceği de belli değil Hani Cahit Sıtkı ‘’Yaş otuz beş yolun yarısı eder’’ Demişti ya, dillere pelesenk olan şiirinde Bu söz doğru ise on yılım kalmış Sen olmadıktan, ellerimden tutmadıktan sonra Ha on yıl fazla, ha on yıl eksik olsa da Artık farkta etmiyor benim için Hatta resimdeki yerler de değişmiş, bizim gibi Çocukluğumuzun geçtiği gecekondu mahallesi Seni ilk kez görüp âşık olduğum o tozlu yollar Artık yok yerlerinde Olsalar da biz yokuz, boş ver Hatıralarımız da değişmiş, eskimiş resimler gibi Mazi diyorlar ya adına Kısaca mazide kaldı her şey Hani bir şarkı vardı İçinde ‘’eski çamlar bardak oldu, sana artık sevgim soldu’’ Dizelerinin olduğu Biz de aynen öyle olmuşuz Biliyor musun, aynı fotoğraftaki arkadaşım bile tanımadı beni Hatta aynı sırada oturduğumuzu bile hatırlamadı Geçmişe dair birkaç şey söyledim hatırlasın diye İşine mi gelmedi ne ‘’tanımıyorum’’ dedi fütursuzca Sen de görsen tanımaz mısın beni? El gibi mi bakarsın yoksa? Oysa bir zamanlar, ne güzel bakardın gözlerin ışıldayarak… |