GİDİYORUM, KIYAMETİN İÇİMDE
Papatyam!
Gidiyorum, gideceğim kıyametin içimde Paslı kilit vurup dilime içim pare pare gideceğim Belirsiz bir mevsimden bilmediğim bir gün de Belki gün doğarken, belki gün doğmadan Belki batarken, belki gece yarısı Belki de gün ortası, kurşun dökülmüş gibi Bir ağırlıkla kapanacak gözlerim Bir daha hiç aralanmamak üzere gün yüzüne Bedenim karışırken toprağa Belki kan yağacak, belki yağmur Kim bilir belki de güneş doğacak üzerime Gideceğim yer belli babamın üzeri O melekler arasında yatıyor çünkü Dört bir tarafı da çocuk mezarı Bazen düşünüyorum böyle ölümümü Aslında ilk kez ölmeyeceğim Ama ilk defa gömüleceğim Ve o gün cami avlusunda Hep bir ağızdan, ’’helal olsun!’’ diye sesler yükseltin Sizlere de ’’helal olsun!’’ demeyi çok isterdim Yatarım yerde helal olsun vaktimden önce Beni dünyadan uğurlamak için yürütülen çabalar Kıran kırana değil ama kırıla kırıla yaşadım bunca zaman İşte şimdi gidiyorum Papatyam! Helal olsun içine bir beni sığdıramayan dünyaya Gideceğim, gideceğim kıymetim içimde Paslı kilit vurup dilime İçim paramparça gideceğim belirsiz bir mevsimde Bilmediğim bir gün de Gidiyorum seni görmesem de sesini duymasam da Duygularım yaklaştırıyor seni bana Dokunamıyor olsam da tenine Fotoğrafına el sürüyorum özlemle Ne yapayım imkânsızım Ben de hayalinle yaşıyorum uzaklarda Yüzündeki bahar gülüşlerin güneşim Karanlıklardan doğan mehtabım Sevdamın nişanesi Zühre Yıldızım Efkârıma sevdayı doldurur Gecelerdeki yalnızlığı unutursun Dolunay gibi ışıl ışıl gökyüzünde Dolar mutluluğu açtıran rüyalardan Pembeli düşlerimden düşün Sevda kokulu mektupları eksik etme Mavi güllerin açsın gönül çölümde Dünyayı koysalar avucuma değişmem Senin hasret kokan yalnızlığımı Çünkü ben seni, dünya bir yana sen bir yana sevdim Aşk kokulu Papatyam! Ve ben şimdi gidiyorum, kıyametim içimde… |