Den(iz)buyangın yüreğimin dumanında savrulan denizsin sen, gözlerimde ateşten bir çığlık, dalgalarımda hıçkırıklar. maskeli balonun unutulmuş hayaletleri misali, karanlığın ötesinde hiçlik eberisinde deniz sessiz çığlıklarla. bir ilmik gökyüzü, bir ilmik toprak, gürül gürül akarken yeraltı ırmaklarında. ölüm dediğin o tanrı, güzelim, coğrafyaların meçhul askerleriyle el ele. dünya bir kum havuzu, kafa karış oynarız, elma şekerlerinde kendi kanlarını yalayan çocuklarla. gözlerimde asılı bir gökkuşağı, beni ağlama, ellerinde çiçekler deniz. bir papatya, bir karanfil, bir kardelen, özlüyorum yalnızlığımızı, güzelim. nice fettan geceler biriktirmiştir gözbebeklerin, kör kapılarda beklersin çocukluğunu. ölüm adisyona dahildir, şehrin bütün delileri arkamda. beni öp, acıyı öp, dikenleri ayıklamadan, merhamet emzir bu tanrısız tufanda. doğduğum gün biçilen ölümsün sen, nefes alamıyorum xanaxla. ayakta duramıyorum, beni koynuna al, merhamet emzir, akıl emzir bu tufanda. zaman çok çabuk geçti, istanbul gecelerinde dizleri kan ırmağı, kaplumbağalarım güneşlenirken. sen gittin, ezelde kaldı tanrı, her şey hep yarım kalır deniz. kupa kız’a döndüm, ben kendime hazırım, anılar aşkın musallasıdır. şaşı bak şaşır, tanrı ihanetlerin elifbasıdır, siyah çok yakıştı bana, sen gittin ya. ve bu deniz ki benim içimde çalkalanan, ölü çocukların ütülü pantolonlarında saklı hüzün, gökyüzünde yankılanan ezgilerde gizli, karanlık gecelerin bekçisi, ölümle dans eden. |
:)
Bir isme değil de bir sıfata yazılmış sanki. İyi ki öyle... Kendi içinde dilemma. Çoğul ekleri gizli özneli ne kadar giden varsa siyaha lanet okutmuş. Ne çok kahır var şu denizlerin batıklarında. Ne çoğunu uğurlamış kumarbaz balıkçılar ve kim bilir kaç kızın denizi mavi uykuluklar. Kimbilir!
Bütün ulular bana öykündü. Tanrı benim.
: )
Sevgilerimle...