Şah Mat
Hangimiz güçlüyüz ki aşkın karşısında,
Göğsümüzdeki gül hüznünü okşayıp, Yıldızlara gebe gecelerde, Az mı düşler kurduk? Hangimiz kaburgalarımızdan incinmedik ki, Hangimiz kederlerini suda taş sektirir gibi fırlatmadı ki yaşamın kıyısına. Bağrımız yanık bizim, İçimiz kor, Kırılacak bir yanımız da kalmadı artık, Viraneyiz… Yitirdik papatya yapraklarındaki ihtimallerimizi, Kimden öğrendik ki böyle sevmemeyi? Söyle ! Şimdi hangi sevdanın figüranları olacağız ki biz? Ah benim pencere buğusuna çizdiğim düşlerim! Çıkıp gelsen diyorum… Başka bir yerim yok, Soluyacak nefesim yok. Söyle hangi uzağın sesisin sen? Ve anla; Mecalimiz yok bizim, Kırık döküğüz hep, Göğsümüzdeki papatyalar birer birer koparıldı. Usulca mırıldanıyoruz artık sevda türkülerini, Yüreği susmuş insanlarız biz. Parmak uçlarında mürekkep olanlarız yani, Bir kalem darbesiyle yalnızlığa düşenleriz, Terk edenin kazandığı bu oyunun figüranlarıyız yani. Şah, Mat... 21.09.2017 |