5
Yorum
39
Beğeni
4,7
Puan
735
Okunma

Asırlar öncesinden sana uzanıyor ellerim,
Toprağında büyüyen her çiçek adını fısıldıyor ruhuma.
Rim,
Ruhumun Ruhu...
Seni böyle görmemeli,
Elleri çiçek kokan kızlar.
Uyan!
Gözlerinde asr-ı saadetten bir zaman,
Gamzende Muhammedi bir yalnızlık var.
Bu dünyaya bir mahşer bırakıyoruz seninle Rim.
Tarih nasıl yazmasın ki bizi?
Bir kez daha anlıyorum Rim.
Bir kez daha...
Tarih içimizdeki yaraların adıdır.
Ebreheler geçiyor zamandan,
Zamanın bağrını yara yara.
Bir fil ordusu yürüyor içimizden.
Ah!
İçimiz, yıkılmış mabetler ülkesi.
İçimiz, toprağında ezilmiş gül tanesi...
Şimdi gamzen kanlar içinde,
Şimdi Gazze’n kanlar içinde...
Uyan Rim, uyan!
Ey Nemrud’un bağrındaki ateş!
İbrahim’i teslim etmedik sana,
Ve Yusuf’u da kuyudaki karanlığa teslim etmedik.
Bir acı büyüttük hece hece,
Her harfi dünyadan.
Evet, biliyorum;
Senin topraklarında yeşermedi merhamet çiçeği,
Yeşermeyecek!
Ey çocukların düşlerine tank süren barış güvercininin celladı!
Tarihin karanlığına ekeceğiz seni.
’İs’min kanla yazılmış bir kere,
’Ra’hmet-i Rahmana kavuştu avazımız.
’İl’mek ilmek dokunan kadere,
Seni de gömer feryadımız.
Hadi uyan Rim!
Uyandır bizi de bu gaflet uykusundan.
Kulaklarımızda bir halkın feryadı,
Avuçlarımızda, gönül bahçemizde büyüttüğümüz aminler var.
Çıkar bizi, çıkar Yusuf’un kuyusundan.
Şimdi söyle,
Kalbi susmuş bir ülkenin başkentiyiz seninle,
Tarih nasıl yazmasın ki bizi?
16.04.2025
5.0
92% (12)
1.0
8% (1)