Hüzün Eşliğinde
Belki de çağın ötesinde düşünüyorum seni
Özlediğim, olmayan bir memleket gibi Ellerim okşasın evreni Seyrederken gökyüzünü, İndirme gözlerini … Bilincin sevinci örer öngörüleri Belki de çağın ötesinde seviyorum barışın sesini Yani çok derinlerde bir yerlerde Kendi içimizde verdiğimiz eserleri Yayarken kelime kelime Memleket suskun konuşurken bile Seni anlıyorum diyebilmek ötekinin düşüncesinde Düşmeden kimsenin pençesine Avuçlamak gerek ekmeği yüreğinin dünyasında Zorunluluğun olmadığı tesadüflerle Kucaklaşmak gerek içten gelen bir tavırla Mesafenin koynunda Belki de çağın ötesinde kurguluyorum seni Kendi düşlerimde Şeytan sevinciyle gidiyorum Ondörtbin yıl öncesine Merhametin diliyle … Dilsiz bir şekilde Ayaklarım yorgun, yüreğim kıpır kıpır Geziyor gitmediğim ve görmediğim şehirlerde Oysa ay yol gösteriyor geceye Gündüz ise güneşe! Telaşsız bir şekilde Duvarlar örülmüş sınırlardan çok içimizde Gözyaşlarım dökülür lakrimal bezlerimde Tanıklı ediyorum kendi dışımda ve içimde Geçen acı ve sevinçli tarihlere … Bir yaza daha girdik „haziran’ın yirmibirin de“ Kenimizi eritirken pişıyoruz başka bir yer de Bütün patolojik traumalara rağmen Güçlendiriyor bizi nefes aldığımız bir beden Belki de göçüp gidiyorum seninle Sonsuzluğun çığlığında ağlayarak Önümüzde kapılar açılıyor, kapılar kapanıyor Bizi beklerken yalın ayak Ötekinin varlığı adına ağıtlar yakarak Tabular tabulara ekleniyor Bizi boğazlayarak Susuz çöllerin vahasını ararken Yönünü kaybetmenin acısıyla sarılıyorum zamana Kopmaz bağlarla … Kontrolsüz büyümenin ortasında Birdenbire bir duygu geliyor içime Ücra bir dağın kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerinde Zorlanıyorum karar vermek için Hüzün ve melankolinin ikizleriyle … Titriyor ellerim, şiir yüreğime düştüğünde Silinip gidiyor bir rüzgarla ne varsa elimde! Sosyolog Hasan Hüseyin Arslan - 27.06.2024 |