0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
207
Okunma
Eflatun renkli bir bahçenin ortasında
Oturuyor Eflatun filizofca
Mumların muhayyel zambaklar gibi
Resmediyor damarlarımda
Ayak basar basmaz dünyaya
Fakat olmayan bütün nesneler muhassala
Kurguluyorum hepsini kafamda
Grinin suskunluğu atıyor kalbimde
Azabın sesidir dolaşır içimde
Ne heyecanım kalır ne de kuvvetim
Seni düşündükçe bedenimde
Elbette çok gariptirip galyana gelmem
Gevşeyen rehavetin içinde
Eflatun renkli bir dünyanın ortasında
Şuurunu kaybetim vücudumla
Yığılmışım bir odanın ortasında
Ruh inceliklerim takılıp kalmış tahavvüle
Gitsemde kimse kalmamış
Diyecek; git güle güle!
Gülmek özlemiyle,
Tüyler takılmış zambakların ensesine
Keşke bütün kollar açılabilse birbirlerine
Kucaklasa eflatun renkler
Renk bulsa tunca benzeyen mermerlerde
Başımda fırtınalar, damarlarımda gürültü
Muhteris bir arzu dolaşıyor sinirlerimde
Eski günlerden kalma acılar içinde
Gezegenler sıra sıra diziliyor önümde
Üstünden ıslak bir sünger geçmiş gölge gibi
Elime vermişler as diye kendini ipi
Bu kadar ipsizin sapsızın içinde
Korkulu gölgeler dolaşıyor şehirin en işlek caddelerinde
Başımı koyup uyuyasım gelir bir dağ başında
Taşların üstünde
Görünmemek için kimselere …
Keklik sesleri duysun diye kulaklarım
İnce sazlı türküler eşliğinde
Ve gecenin mehtapla canlandırdığı
Acem-Şiran eserler eşliğinde
Destan olsun diye gönüllere
Eflatun renkler içinde …
Pedagog Hasan Hüseyin Arslan - 14.08.2024
5.0
100% (2)