Götür Beni Düş Ülkelerine
Hicranlı baharlar topluyorum aşkın dallarından
Zaman avuçlarımdan kayarak yüreğime düşüyor Bir martı geçiyor göğümden saçlarımı okşayarak Terk edilmiş bir köşe arıyor yorgun gözlerim. Hüzünlü bir masalın son sözlerini yazıyor bir adam Gölgeler kendi ekseniyle sevişiyorlar karanlıkta Sahipsiz bir renk say istersen beni avuçlarında Yosunlarla sarılı bir sandalla geleyim yurduna. Islak gecelerde aradık seninle hep mutluluğu Sığ bir sessizliğe sırt döndük yıllarca seninle Desensiz kavuşmaların imgeleriyle çok seviştik Zifiri buluşmaların mahzenlerinde aşkı yazdık. Yazgısı kendisini saklayan avunmasızlıklarla Çırılçıplak bir acının musallasında çok yattık Hiç açılmamış umutlarımızı rehinlere bıraktık Bir palyaçoya ezberlettik sevdamızın repliğini. Yorgun tenimizin kasırgaları geceledi içimizde İçimizdeki derin boşluklardan mevsimler geçti Kavrulduk yoksul bekleyişlerin uzak çöllerinde Tıkıldık öksüz gülüşlerin hüzün çerçevelerine. Bilesin ki yar, sen tutarsan ısınır çocuk ellerim Bir sen açarsın zindan yüreğimin tunç kapısını Sensizken hiç mutluluğa çıkmadı masallarım Gel ki kendi karanlığına çekilsin gölgelerim. Gönlümdeki derin uykulardan uyandır beni öpüşünle Kederli gövdemin saçaklarıyla tırmanalım gökyüzüne Tut içimdeki haylaz çocuğun ellerini eşsiz sevginle Bir tebessümün yaşamdır, götür beni düş ülkelerine. Selahattin YETGİN |