Son kez düşüşüm kağıda...
Öncelikleri keşfetmek için ,
atılan ilk adımın telaşıydı. Yaşıma veriyordu ,sığ ölümler!... yaşıma!. Kalabalık sokaklarını defin eden , şehirler gelip gidiyordu!... Yaşlandım!... otuzuma basmadan. En az kendimde kaldığım ,dip notlar sarkıttım yüzümün karalamasına... en fazla ,nakaratsız devrik bir cümle kurmanın bulantısı içimde!... Yaşlandım! Labirentler tuttum ,her biri birbirinden çıkmaz!... penceresiz kelimeler türettim sonra... kapalı kapının ardına ,aynı virğülü diktim!... imla hatalarıyla kestim , alacakaranlıklarının yolunu... adsız bir eşkiya kaldım , parmakların kesmesken yolumu!. Çiğdi ,hatır sormalar...yoktu tadı!. Düştüklerimi sayıyorum şimdi!... kan varsa ,bozulacak rüya!... dizlerimden dirseklerime tırmanırsa acı , kalbimi saklayacaktım... özür !...milyon kere özür! kiraz ağacı!. Belki son ses dinleyebileceğim , son bir çığlık atarsın çok uzaklara... yazgımın üzerime kapattığı , o aralı kapıdan girenleri sayıyor olacağım kim bilir. Kadere çok inandım , bir yerlerde , belki bir bulutun o sıska yüreğinde buluşmaya inandım!. ecelin kurulu bir saat olduğunu hep anımsadım!... ve bir serumdam ,damarlarıma boşalan hayatın son damlasının adının ne olduğunu. ’’Hastane önünde incir ağacı’’ son ses!... bir rüzğarın ,sırtımda açılan bir pencereden ... ciğerlerime doğru yürüdüğünü gayet rahat duyuyorum şimdi. yıllarca dolandı durdu ayak sesleri çevremde... bu gece ilk defa ayaklarımın soğuk tarafını hissetttim!... kanımın uyuştuğunu ve artık koşmak için rüzğara yönelmem gerektiğini öğrendim!. öğrendim ve bekliyorum!... hazırmıyım bilmiyorum!... belkide , belkide son kez düşüşüm kağıda. |