...Bir Kent Hikayesi... Uzak bir kente döndü yüzün.. Gittikçe gidesim var. Kaybolasım var karanlıkta.. İkiye bölüp kahrolası yüreğimi, Alıp sırtıma o en içten gülüşünü.. Gidesim var. Uzak bir kente nasıl anlatırım seni.. Gözlerini, illaki sözlerini.. Gitti nasıl derim... Ellerimden akıp gitti.. Bir maviye yürüdü gitti. Karanlığı alıp koynuna uyudu gitti .. Tek bir gün yüzüne dokunmadan. Tek bir güneşe teslim olmadan.. Tek bir ışık göstermeden. Uzak bir kentte yanlız bir gölge var.. Işığını çaldırmış.. Hiçlerini giyinmiş.. Çıplak sözleri.. Üryan bir Yanlızlık içinde. Gökyüzünden kanatlarımı çalıp gitmiş.. Uzak bir kent doğurmuş onu.. Ellerini iliştirip, göğsümün en tenha yerine.. Suslarını alıp yanına.. İki yanından söğütler geçen, O yolun hatrına gitmiş.. kör oldum onun yokluğunda. Sağır bir günle, dilsiz bir güneş buldum, Kahrolası ellerimle. Uzak bir kenti düşürmüş ağzından.. Tamda o ıslıkta.. Hani sesi göğü sağır eden. Hani kuşlarımı öldüren.. Hani Rüzğarımı boğduran. Ellerini iliştirip göğsümün en tenha yerine.. Gitmiş.. Uzak bir kenti nasıl anlatayım sana... Sokak lambaları kırık.. Işık yok gözlerime değen.. Kaldırım, köşe bucak yok.. Yolum yok, yönüm yok.. Tamda o ıslıkta kalmıştım.. İki gece aynı ıslık, aynı karanlığın içinde Hani uykumu bölen işte o. Uzak bir kentti kanı beş para etmez.. Ne bir rüya, nede bir kabus.. Tarifi yok.. |