SislerGözümden akan yaşı saklayan vefalı sis Sende beni anlatan bir sır vardır şüphesiz. Ey benim sokakları sis kokan mahpus yurdum Bir zaman gençliğimin uykusunda uyurdum. Doğdum ve ilk üç yaşım ustalık eserindi Gençliğim benim durgun, seninse serserindi. Aydınlık bir yüz vardı altındaki maskenin Yurdum, şimdi sislerde kayboluyor meskenin. Yağacak bereketin habercisiydi sisler Bu ne tuhaf gün Ya Rab! Çirkin çirkin akisler. Taş sanırdım değilmiş omuzumdaki bu yük Öyle bir garabet ki, büyükten daha büyük. Yükselir yeryüzünün nihayetsiz surları On adımda bir bekler kifayet memurları Tevessül eden ’baş’lar, gözyaşı döker derde Kapkaranlık sis çökmüş gözlere perde perde. Hayat güneşle doğar mehtaba doğru erir İnsan kucakta doğar bir eşikte can verir. Yazık ki uzanıyor, üstüne gölge yurdum Sen ki eskiden âlim, eskiden bilge yurdum Isıttı seni ayaz, üşüttü seni meltem Örtülerde kan damlar seccadelerde matem Bu yangın, yangın değil, bu acı, acı değil Nedamet, bu yaranın artık ilacı degil. Bir taraf umut bekler, yas tutar bir tarafım Sen böyle mutebersin ben böyle bertarafım. Sisleri kovuşturmaz mahalle bekçileri Bizleri kavuşturmaz mezar kürekçileri Ak bulutların sesi karışsa lehçesine Belki tekrar dönecek o cennet bahçesine Parçalanan maziyi avuç avuç yutacak Hangi yiğit bu deli sisleri dağıtacak Sıra dağlar ardından başlayıp yeni asra Destan yazsın mağribin bağrına mısra mısra. Her yüz yılda yaşarsın melanet bir hadise Yurdum, zamanı geldi, hükmet artık bu sise. Ismail Taha Çelik |
Gözlerdeki karanlık sislerin bir an önce dağılması tek temennimiz.
Defter oldukça güçlü bir kalem kazanmış.
Hoş geldiniz aramıza.
Saygılar