18
Yorum
74
Beğeni
0,0
Puan
1603
Okunma
bir akşamüstü
hasretin türküsünü çalıyor Suavi baba
bense içimdeki her bir şeyin bilinmezliğini hafifletmeye çalışıyorum
avuçlarımda bir yolculuk giderek gülümsüyor
gözlerimde inci gibi doğurgan bir mesele
ellerim ilk defa doğru bir şehri gösteriyor
hüzünlü bir perşembe günü
omuzlarım düşük
suratımda bir kedinin sokakta kalmışlık duygusu
şiir yaz diyor Müzeyyen
o konuşuyor ben yazıyorum
o gülüyor ben bir kere daha yazıyorum
kalbimdeki sessizlik anlattığı bir çok kimliğe şapka çıkartıyor
en çok burada mutluyum diyor Müzeyyen
en çok burada
Suavi hasretin türküsünü çalmaya devam ediyor
bilmediğim bir nedenle
bilmediğim bir duyguya sakin duvarlar örüyorum
sahi
bir insan sana kaç kere bölünür Müzeyyen
susuyor
bir bildiği var da susuyor
ne söylesem söylenmiş
ne ağlasam ağlanmış gibi oluyorum
bitmek bilmiyor yazmaya çalıştığım bu akşamüstü
bir perşembe günü
her şeyin sonu
Müzeyyenin yeni bir başlangıcı oluyor
durduğu gibi durmuyor zaman
Suavi türküsünü baba gibi çalmaya devam ediyor
bense bir duyguya şiirler bitiriyorum
...