9
Yorum
42
Beğeni
5,0
Puan
1124
Okunma
uzandığım yerden kaldıran o his
kimsede görülmeyen bir şeydi
yitirmekten korktuğum o cevval seslere benziyordu
mahcup edilen yaşanmışlıklar
yol boyu ne diyceğini bilemeyen Bulgurlu
uğur böceğinin dondurma dükkanına dönüşmesi kadar güzeldi.
eve varmak kırlangıçlar gibi çocuksu geliyordu artık
bahçenin. ceviz ağacı odaya giriyor
kapıların konuşması hiç rahatsız etmiyordu
kaldığım yerin mavi dolapları vardı
gözlerimden süzülen hanım hanımcık martıları
cinsiyet yüklüyordum gözyaşlarıma
kollarını kartal gibi açan o beyaz sarmaşık
o beyaz kalanşo çiçeği
dönüp dolaşıp aynı yere duygulanıyor
sarsıyordu bütün yollarımı
o gün
omzumu öperek uğurladım kendimi
çayımı yeni aldığım fincana koyarken anladım
her yer kurabiyelikti
her yer muhabbetin dibinde büyüyen çocuk yüzleri
avakadoya bal karıştırıp yemek gibiydi hayat
kalbime bastığım bir annenin söğüdüydü
Ferişin zeytin ağaçları vardı
boyu uzun gözleri
ah etmeyişin suç sayılsın Namık Kemal
alacağın olsun
çorabımın tekini isyana çağırsam çoktan gelirdi
parmağımın ucundaki mor sümbül
telaşa düşen ayrılık parçası
devrilen rüzgar
esen evler
anne diyen anka kuşum
nar bülbülü
kızıl gerdanım
ah Namık Kemal
biliyorum
patlıcanlı böreğin sosunda gizliydi her şey
Ayşe abladan biliyorum
eyvallah etmeyen bir ben kalmış olmalıydım
bir de Libadiye caddesi
olsun
.
5.0
100% (14)