Firavun saltanatıertelenen günahları delice içine çeken dili damağı kurumuş topraklar bağrımda bas bas bağıran talanlar burnumdan gelen ak sütün kokusu beyaz dutun gölgesinde boş salıncağım ezik dizlerimde kabuk tutmayan yaralar çorak damda beş taş unutmuşluğum tüylerini okşayamadığım bağ evinin beyaz bekçisi incir yaprağında yapışkanlık misali talih kozasına çekilmiş ipek sancılar ayı dolanan hüzün dağları terkisinde yükü, yellenmiş bulut pamuktan ana kucağı sarı tarağa çekilmiş kumral acım ne çabuk kayboldu çocukluğum bulayıp kana ufuğu kestiler kırılan dizlerimde umudu dillenip merhamet dilensem gök üryan yer haki üfler lal çobanın sihirli nefesi ki baki kanar sınır tellerinde ütopyam ah yürüyen korkularım öpsem yuvarlanan gözlerinizden dağılır mı çürüyen tabularım bilirim; devrilmez ölmezden evvel çileli usumu kemiren nemrut sürünün firavun saltanatı! 2008-09-20 Sude Nur Haylazca |