Şiir kentinde yarımdı istanbul-sevda yanılgısından yeni çıkıyordu mecnun heykeli- kaba saba şehirlerin iskeletine tüneyen düş sakini hatıralarda kayan yıldızların boyunu ölçüyordu -iri istiridye incisi dimağını parlatır fakat büyük konuşma-diyordu cilalı sanatın kadim devrine// iskeleden baktığında garı’na henüz paşa değildi poyrazı demlenmiş rüzgâr terinde serinleyince - ’ahh haydar’ derdi annem dönüşsüz tren çığlığında doğmuştu hafız burhan kimliğini arıyordu dramının ahşap sahnesinde karagöz’lü afife jale geçmişti’gelecek ironik yapılanmanın mimikleri bulundu dümbüllü karvizitinde/ ve ezgilerle uzayıp gitti tren yolları.. esrik burçlarında ândım hisarı düşlerime sakladım erguvanı eğdi çiğdem sarısını hasret şarkıları mehtapla gece mavisine daldı boğazın suları aslında batık bir gemiydi kızkulesi rotası aşk olan martıların güvertesi ince ince süzülürdü gözlerinden yosun tutmuş vedaların hüzün bilgisi sızlıyordu heykelin parmakları sayılmıyor eski muhit adları yanmıştı sahillerin kara sevda külliyatı yalnızca bir semboldü kapı’larda vuslatın çatlamış dudakları inanıyordu nazara nevi aşkın mısraları şiirle şehir arasına yıkıldı bizansın esmer surları din/lendi istanbul yaşıyorsam sebebi var dı... .. |