Bizim elleryârin avuç içini sildim şiire biraz ağlayabilsin elli geçinenler ayağa kalkmaya korkak ben kaldırsın parmağını biz varız odalarda yurdun hamurunu karan mayalayan ellerimizdeki kazmalardan ışıltılı tarla yolu geçer sırtımızdan ( bizim eller bizim eller) evet.. biz eşeğiz utanmaz kahvede tavla şıkırdatanlar biz utanmayız aydınlık yükten yük çıkarır göklere beyni zedelemez rakı gibi yeşile kadeh kaldıranlar görmezler alkol damarları yeşilin göbeğinde beyaz çiçek kadınlar ayık dayanır zorlukların taşı ayıklanır suya çöreklenen yosun herkes soluk alacak yârin parmak izi karakolluk değil yurdun çocukları bıldırcın avlandılar tavşan vuruldular mezarlarına işeyenler de hangi uzman düzeltecek onca deliyi neden delirdiğini bilmeden sıvayamaz yarasını ana yar acıya tuz ekenler şampanya patlatırlar güneşin cevcevinde! elini gizlerim elim içine yârin elleri altın ırmak, deniz, gök kırmızı güleç toprak ah bitkiler boy atar sırma saçlarla bir sazı alır söyletir yârin eli gönülden ince bilene kılıçtan keskin gül söz bayramlık giysisini çıkarır dilerse şiir olmasın unutun dedeleriniz padişah, nineleriniz sultandı kavuklara kapanırdınız parıltılara ( söze karışanın vay haline kelle koltukta ) gün yine padişahlık mı ne köprüler tutuluyor, barajlar ( bir baraj daha bir baraj daha ) bizim değil saraylar bir odaya razıyız tahta masa, sandalye, somya sokulun birbirinize çocuklar üfleyin avuçlarınıza aman söz zehir ektin içki bardaklarına sonra sana sunarlar.. 24. 06. 1986 / Nazik Gülünay |