YIKIK BİR KENT ÇOCUĞUYUM
Güller de küstü gülenler de
Günler de eksildi penceremizden Gönüllerimiz döndü kan deryasına Güze döndü baharımız Islıklarımızla ıslanan şarkılar yüz çevirdi telinden Yalnızlığımızın kulağına ezanı okundu Devrildi yüzümüz abdestli acılara Soru imleçli sohbetlere kapalıyız Halimiz hayal ettiklerimizden biçare Dökme bakışlarını harebe gönlüme Susturamazsın figanımızı Sus artık mirim Bu hayat bize değil sermaye İnsan tam ortasından kırılınca göbeğinden Anlatamıyormuş yüreğine batan dikenleri Dizeleri unutulan şiirler gibiyim Kendi sözlerine ağlayan türküler kadar sermestim Avareyim Öznesi kayıp cümleler hükmündeyim Yağmur yağmur çoğalıyorum toprakta Gürlesem anaların ak göğsünde Filistin kokar memleketim Dikensiz gül mü olur deme Cümle çileye talip yüreğim İnceldi duygugâhım Çelik alaşımlı keskin sözlerle Doğrandı nağmelere ciğerim Sürmeli gözlerden süzülen ifadelerle Buldum kendimi Kendim bilmediğim küflü kalplerde Okuma yüzümü mirim Yıkık bir kent çocuğuyum Bakışlarım saplanırsa göz bebeğine Kaynar bir volkan derininde Çağlarsın çağlar boyu Durulamazsın enginlerde Susuyorum oysa dipsiz kuyulara Boğuluyorum gereksiz nezaketinizden Toparlandı bak güneş puslandı seyrinde Vakit kan güllerinin yanağında seğiriyor Alıp ağrılı gönlümü dönüyorum Mecnun’un çöllerine Sultan bağlarının kuruyor lalesi, menekşesi Ve nabzımı dövmüyor artık sevdanın neşesi... |