Bu Hikaye Ya Senin Ya Benim
Bütün sabrıyla tuzlu suları beklerken beyaz kısraklar
Kocamış nalbantların usturuplu iç çekişlerinde tükeniyor zaman Gelmiş geçmiş her şey parmaklarının arasında saklı Aklın dehlizlerini saymazsak tabi Nadan simalar dolaşıyor uluorta Ne oldu, ne olacak şimdi Doremifa yı türeten kadınlardı veya erkekler Ya da genç müşteriler, onların hepsi aslında Hepsi gülüyordu, çünkü hepsi ağlamıştı O buğday tenli kara, o esmer sarışın İnsandı sol anahtarını paralel ve meridyenlere çizen Evrenin bir ucundan diğer ucuna eserek çağlayan, Öldüren ve yaşatan onlardı Ve saçlarını ay perdelerinin son çargahında yıkayan insanlar Uzun kıvırcık kısa saçlı ve saçsız, hepsi onlardı Cafcaflı arabaların farlarında dönen bir dünya belki Belki kesif bir kokunun ölü bedenlerini yıkayışında buhar baştan aşağı Hayatın, yaşatma arzusuyla öldürüp hazzını aldığı günleri unutarak Ve itinayla yaklaşırken ilk mesailerine yeni güne başlayan onlar Broşür ve katalog sayfaları posta kutularına bırakılan imzasız bildiri Sayılar mesela otuz üç, elli beş, seksen bir ya da Kim bilir; altı milyon mesela, izahı güç bir fizik kuramı ne işe yarar Tabanlarımızdan kollarımıza şimşek hızıyla fırlayan aşk sanrısı Sanrı; kefilsiz, gerekçesiz, ayaksız İsterse aklımızı delip geçer onlar Geceyi durmadan hırpalayan yıldız sürüsü yontarken korkak karanlığı Kimseye göstermeden izliyoruz avurtlarımızın çöküşünü Yaşamak, galiba buluyorum sanki, yaşamak olsa gerek bunun adı |