12
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
771
Okunma
Oysa Allah’ın izni olmadan
hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir.
Allah, akıllarını kullanmayanların kalpleri üzerine
mânevî pislikler yağdırır. (2)
Kendine Rabbinin âyetleri hatırlatıldığı halde
hemen ondan yüz çeviren,
üstelik yapmış olduğu
günah ve isyanları unutandan
daha zâlim kim olabilir?
Biz, onların kalplerinin üzerine
Kur’an’ı anlamalarına engel perdeler çektik
ve kulaklarına da ağırlıklar koyduk.
Sen onları doğru yola çağırsan da,
imkânı yok,
artık onlar ebediyen doğru yolu bulamazlar. (24)
Allah, doğru yolda yürüyenlerin
bu yola olan bağlılık ve teslimiyetlerini
daha da artırır.
Kalıcı olan sâlih ameller,
Rabbinin yanında
hem mükâfat bakımından daha hayırlı,
hem de sonuç itibariyle daha iyidir! (26)
Sonra peygamberlere verdiğimiz yardım sözünü
yerine getirdik.
Böylece hem onları hem de dilediğimiz kimseleri
azaptan kurtardık.
Sahip oldukları imkân ve sermayeleri
boşa harcayıp
haddi aşanları ise helâk ettik. (26)
Kendilerine her türlü delil ve mûcize
gelmiş olsa bile
inkârda diretirler.
Ta o can yakıcı azabı
gözleriyle görünceye kadar! (1)
De ki:
“Göklerde ve yerde olan şeylere ibretle bakın!”
Fakat, iman etmeyecek bir gürûha
ne bu deliller,
ne de uyarılar bir fayda verir. (3)
Allah sana bir zarar dokunduracak olursa,
onu yine Allah’tan başka giderecek yoktur.
Eğer senin için bir hayır dilerse,
O’nun lutfu keremini engelleyecek de yoktur.
O, lutfunu kullarından dilediğine verir.
O, çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (4)
Biz insana tarafımızdan bir nimet tattırır,
sonra da bunu elinden çekip alıversek,
bu takdirde o tamâmen ümitsizliğe kapılır,
olabildiğine nankör kesilir. (5)
Eğer Rabbin dileseydi bütün insanları
İslâm üzere tek bir ümmet yapardı.
Fakat onlar, kendilerine irade hürriyeti verildiği için
haktan ayrılıp farklı farklı yollara gitmekten
hiçbir zaman kurtulamazlar. (6)
Ancak Rabbinin merhamet ettikleri
haktan ayrılmaz ve anlaşmazlığa düşmezler.
Zâten Allah onları asıl bunun için yaratmıştır.
Böylece Rabbinin:
“Cehennemi mutlaka cinler ve insanlarla dolduracağım” sözü
yerine gelmiş olacaktır. (7)
O müşrikler kendilerine mühlet verilmesine aldanmasınlar.
Daha öncekilere de böyle fırsat verilmişti.
Fakat, ne zaman ki peygamberler,
toplumlarının imana gelmelerinden
ümitlerini kesecek raddeye geldi
ve kendilerinin yalana çıkarıldığını
yani kâfirlere karşı kendilerine yapılacağı sözü verilen
ilâhî yardımın yapılmayacağını zannettiler,
işte o zaman onlara yardımımız geldi
ve dilediğimiz kimseler kurtarıldı.
Çünkü uzun vâdede cezamız,
günaha dalmış inkârcı suçlulardan
hiçbir surette geri çevrilmez. (8)
Allah dilediğine rızkı bolca bahşeder,
dilediğine de sınırlı ölçüde verir.
Fakat inkârcılar,
bu gerçeğin farkında olmadıkları için
dünya hayatı ile sevinip şımarırlar.
Oysa âhiretin sonsuz nimetleri yanında
dünya hayatı azıcık, değersiz ve geçici
bir geçimlikten ibarettir.(9)
İnsanlar inansın diye
ilâhî bir kitapla dağlar yürütülecek,
yeryüzü parça parça edilecek
ve ölüler diriltilip konuşturulacak olsaydı,
o kitap yine bu Kur’an olurdu.
Fakat inatçı kâfirler buna da inanmazlardı.
Gerçek şu ki,
her şeyi murad edip yapmak
yalnızca Allah’ın elindedir.
Mü’minler hâlâ şunu anlamadı mı:
Eğer Allah dileseydi bütün insanları doğru yola erdirirdi.
Fakat o kâfirlerin yaptıkları işler,
kurdukları düzenler ve sistemler yüzünden,
başlarına âni ve büyük felâketler gelmesi
veya bunların yurtlarının hemen yakınına inmesi
devam edecektir.
Allah’ın verdiği söz yerine gelinceye kadar da
bu böyle sürüp gidecektir.
Allah verdiği sözden asla caymaz. (10)
Her insanın hayır veya şer
ne işlediğini görüp gözeten Allah,
hiç bunu yapmaktan âciz olan putlarla
bir tutulabilir mi?
Buna rağmen, kalkıp bir de
Allah’a ortaklar koşuyorlar.
De ki:
“Haydi bunları adlandırın;
kimdirler, ne iş yaparlar?
Ne o, yoksa siz Allah’a
yeryüzünde bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz?
Yahut gelişi güzel, anlamsız sözlerle mi
kendinizi aldatıyorsunuz?”
Doğrusu o kâfirlere kurdukları tuzaklar süslü gösterildi
ve böylece doğru yola girmeleri engellendi.
Zâten Allah kimi sapıklık içinde bırakırsa,
artık hiç kimse onu doğru yola iletemez. (11)
Yolun doğrusunu göstermek Allah’a aittir.
O yollardan eğri olanlar da vardır.
Eğer Allah dileseydi,
sizi hep birlikte doğru yola erdirirdi. (12)
Böyleleri, küfürleri yüzünden
kalplerini, kulaklarını ve gözlerini
Allah’ın mühürleyip çalışmaz hâle getirdiği kimselerdir.
Onlar gâfillerin ta kendileridir. (13)
Şüphesiz âhirette
en büyük zarara uğrayacak olanlar da onlardır. (14)
İşlediği kötü ameller kendisine
süslenip püslenip de
onları güzel bir şey gibi görmeye başlayan kimse,
hiç Allah yolunda giden mü’min gibi olur mu?
Allah dilediğini saptırır,
dilediğini de doğru yola eriştirir.
Bu bakımdan, inanmıyorlar diye
o inkârcılar için üzülerek kendini yiyip bitirme.
Allah,
onlar ne yapıyorlarsa hepsini
hakkiyle bilmektedir. (15)
Kim sadece şu peşin ve geçici dünya zevkini isteyip
onun ardına düşerse,
biz dilediğimiz kimseye
takdir ettiğimiz miktarda
o zevki tattırır,
sonra da cehennemi ona mekân kılarız.
O da kınanmış
ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak
cehenneme girer. (16)
Kim de âhiret hayatını ister
ve bir mü’min olarak bütün gücüyle
onu kazanmaya çalışırsa,
işte bunların çalışmaları
Hak katında kabul görüp güzel karşılık bulur. (17)
Biz dünyayı isteyenlere de,
âhireti isteyenlere de
Rabbinin nimetlerinden bol bol veririz.
Çünkü Rabbinin nimetleri
kimseden esirgenmiş değildir. (18)
Doğrusu Rabbin dilediğine rızkı bol verir,
dilediğine de az verir.
Şüphesiz O,
kullarının durumunu en iyi bilen
ve onları hakkiyle görendir. (19)
Allah onların iddia ettiklerinden
son derece uzak,
çok çok yüce
ve pek büyük bir yükseklikle yüksektir. (20)
Ayrıca kalplerinin üzerine
Kur’an’ı anlamalarına mâni kılıflar geçirir,
kulaklarına da bir tıkaç koyarız.
Bu yüzden, sen Kur’an’da
Rabbinin tek ilâh olduğunu yâdettiğin zaman
onlar nefretle arkalarını dönüp giderler. (21)
Eğer istesek
elbette sana vahyettiğimiz Kur’an’ı
hafızalardan ve yazıldığı sayfalardan
tamâmen silip yok ederiz;
sonra bize karşı
onu yeniden elde etmene yardımcı olacak
bir destekçi bulamazsın. (22)
Ancak Rabbinin merhameti sebebiyle
böyle yapmadık.
Doğrusu O’nun
senin üzerindeki lutfu keremi
çok büyüktür. (23)
(1) Yunus / 97. Ayet (2) Yunus / 100. Ayet (3) Yunus / 101. Ayet
(4) Yunus / 107. Ayet (5) Hûd / 9. Ayet (6) Hûd / 118. Ayet
(7) Hûd / 119. Ayet (8) Yusuf / 110. Ayet (9) Ra’d / 26. Ayet
(10) Ra’d / 31. Ayet (11) Ra’d / 33. Ayet (12) Nahl / 9. Ayet
(13) Nahl / 108. Ayet (14) Nahl / 109. Ayet (15) Fâtır / 8. Ayet
(16) İsrâ / 18. Ayet (17) İsrâ / 19. Ayet (18) İsrâ / 20. Ayet
(19) İsrâ / 30. Ayet (20) İsrâ / 43. Ayet (21) İsrâ / 46. Ayet
(22) İsrâ / 86. Ayet (23) İsrâ / 87. Ayet (24) Kehf / 57. Ayet
(25) Meryem / 76. Ayet (26) Enbiyâ / 9. Ayet