2
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
298
Okunma
kaçamaz insan
başkalarına dokunan acılar ona da dokunur
kaçılmaz olur
başkalarının sevinçleri de sevinci olur
en uzak köşelerdeki
en küçük mutluluklar bulaşır ellerine
kuştüyünden yastıkları olur
kanadı kırık kuşların yeniden cıvıldamasıyla
yuvaya dönen her ceylan yavrusu haberi
evine taşır insanı
hiç gitmeyeceği şehirlerde
hiç tanımadığı sokakları
pürneşe adımlar insan
hiç bilmediği pencere önlerinde
açılan rengarenk çiçekler insanın sevincidir
saksılara dökülen sular
önce onun yüreğini serinletir
hiç uğrayamayacağı odalarda
hiç tanıyamayacağı
tanısa bile belki hiç sevemeyeceği
sevse bile
belki ilgilenemeyeceği insanların huzuru
insanın kalbinde göllenir
yüreğinin loş sokakları
başkalarının mutluluklarıyla daralır
ve genişler
kaçamaz insan
kapıları açıktır ötekilere
kapatamaz gözeneklerini dışarıya
alışı vardır
verişi vardır
umursamaz değildir
kalın kabuklarla sarıp sarmalayamaz kendini
kendi olarak var oldukça
her yerine çizikler atar yeryüzünün kıpırtıları
eksilmeler çoğalmalar
ölümler kalımlar
kurtulmalar yitmeler nabzına yürür
damarlarını doldurur insanın
bana nelerin soğuk duvarlarına
hapsetmeye kalksa bile kendini
her aynaya baktığında gözlerinden utanır
bahanelerin siperine girip
sorumluluğunu unutmak istese de
yakalanır acılara
sobelenir utancına
utanır insan gözlerinden
aynada kendine bakan adamı
tutar yakasından sessizce
bağırıp çağırmaz ama
hesap sorar gizlice
ya saklar yüzünü aynadaki adamdan
ya gel-geç hazların makyajıyla
avutur nefsini bir süreliğine
ama bir süreliğine
sonra yine utanır
ki utanabiliyor olması bile iyi haberdir
ya hiç utanamasaydı
ya vicdanıyla sıcak temasını hepten kaybetseydi
vicdanının itirazını susturacak denli
sağırlaşanların düştüğü yalnızlık kuyusuna
kimse el uzatmasaydı
uzatsa bile uzanan eli bulamasaydı
yazık değil miydi
geçip giden o koca ömre
kibrini kibrinin çuvalında unutup da
elini kolunu bağlayanlara ne demeli
başkalarını rahatsız etmesi bile
kendisini rahatsız edemeyecek kadar
zulmün karanlığında yitmişler
ne kadar acınasıdır
kim bilir.
başkalarını görmeyen insan insansızlaşır
komşusunu dert edinemeyenin kalbi sokaksızlaşır
şefkatini dışarı taşırmayan insan kalpsizleşir
ötekilerin varlığını hesaba katmayan insan
kendine yabancılaşır
kendinden öte uzanamayan insanın
varlığı azalır
başkasına hayrı dokunmayınca
kendine de hayırsızlaşır
dediğince alemlere rahmet peygamberi
insanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.
o çizgileri görmeyeli çok oldu
o çizgileri çizmeyenler
çizildiğini bilmeyenler
çizmesini bilmeyenler
bin ömür geçse de o çizgilere göre
hizalamayacaklar kendilerini
kumlar üstüne çizildi o çizgiler
kumlar gibi tozup duran
uçarı bir ömrün sınırları bilinsin diye
çölde çizildi
çöl gibi uçsuz bucaksız hayallerin ayağına
takılsınlar diye
yürüdükçe bitmeyecek
yaklaştıkça kaçmayacak
emel ufkunun eşiğinde nöbet tutsunlar diye
sonsuz çölün ortasında
dört çizginin çevrelediği o daracık alana
akıverdi bakanların gözleri
ve gönülleri...
bakacak başka yer yoktu ki
sanki alemin tüm yıldızları düşmüş
ufuktaki güneşlerin hepsi batmış gibi
o daracık yerden emmek ister gibiydiler
gönüllerinin sürurunu.
çizen öyle biriydi ki
onun çizgisini aşana
çizgisinin dışına taşana kurtuluş yoktu
çizen öyle biriydi ki
onun işaret ettiği alan dışında varlık yoktu
onun işaret ettiği yerin dışında mutluluk bulunamazdı
onun bulunduğu halin dışında huzur aranamazdı
çünkü Allah’ın resulü (sav) ... çizdi
kare biçiminde bir şekildi
aslında çizgi kendisiydi
onun sayesinde hizaya geldi çizgilerin hepsi
onun avuçlarında doğruldu eğrilerin hepsi
onun dilinin ucuna koştu
dağınık noktaların cümlesi
öylece bir çizgide buluştu
onun dudağına değen hecelerle biçimlendi
biçimlerin bin türlüsü
çizgilerin hepsi çizgisini ona borçlu
öyle bir çizgi o
tarihi ortasından kesen çizgi
zamanın akışını yumuşacık bir dokunuşla bölüveren
eşsiz bir elmas bıçak gibi sözleri
berisindeki zifiri cahilliği bitiren
sonrasında sonsuz mutlulukları
bitimsiz huzurları
başlatan kutlu sesiydi
istemekti
elde etmek istediğimiz her sonucu
Yaratıcı’nın belirlediği sonuca iliklemekti
mesela meyveyi ağaç dikerek istenirdi
rızaya riayet ederek istenirdi
yağmursuzluktan canı yanmış herkesin
sesi istemeye yatkındır
yağmura ihtiyacını olan her garibin
sözü Rabbine yakındır
insanın saflığına
yağmurun berraklığına
duanın duruluğuna
yakarışın çocuksuluğuna sığınıp
yerden göğe yağan
biricik yağmura ihtiyacı vardı insanın
istemek en büyük hasattır
eşsiz güzellikte bir farkındalıktır
yağmura ihtiyaç
en çok fark edilen anda
yağmuru yağdırana ihtiyaç
içtenlikle itiraftır
isterken insan
Yaratıcısına yönelir
sahibine seslenir
incitmesiz bir lütuf
şiirsel bir eğiliş
sessiz ve manalı
gecenin en tenha anında
unutulmuş loş sokaklarında
bir merhamet fısıltısıdır istemek
redfer