0
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
285
Okunma
gel…
son kez ilk baharımız ol
bu mevsim güller incitilmesin
gamküsarımız ol
kalbimizi kaydırmadan
bize onu haşre dek baki kılma ruhsatı ver
yalın unutuşların poyrazında bırakıp bizi bir başımıza
belleklerimizin tereddüt dolu zembereklerinde
kıvrandırma
ruhlarımızdan kuşluklar geçti
gün geçti
akşam oldu
dün geçti
ve gece olmadan
kainat güneşi kerem kıl
tüllenen hayallerimize bir huzme bıraksın himmetin
artık getirdiğin kutsal emanetin kaybolacağından
korkmasın ümmetin
ey aşkın efendisi
hasretinle kor ateşlere döndük
gece yarılarında
gündüz ortalarında
kırk ikindilerde
kuşluk saatlerinde
ister nur
ister karanlık olsun
yeni ufuklar açan
rengarenk ışık saçan
manevi bir güneş gibi gel
ilahi aşkta yok olalım
hani
her karanlık gecede
aydınlatandın leyli dildarlığı
her göçmen kuşun kırık kanadını sarmak için vardın
aynı şarkıyı söyleyen sıcak dudaklardan
aynı hazzı duyan kulaklara akardın
yıldız yağmurlarınca dökülürdün üstümüze
hani
denizlerinde
yakamoz gazeller dinleyerek büyürdü maviler
sahillerinde sedefler açılırdı müjde müjde
ve her gün
her gül fecrinde
eski yollardan çıkıp gelirdin gönül hanemize
dağsız yıldızları yıldızsız dağlara döndürür
yüreğimizin heyecanı gibi
uzayıp giderdin gecelerden gecelere
yağmurların eteğinden geçer
mühürlerdin dudaklarımızda ki kelimeleri
aşklar boyu sürüklenirdik
iklimlerden iklimlere
kanat çırpardı turnalarımız
mecrası kuruyan ırmaklarda
sel sel sevinçler taşırdık senden
maveraya
tohum versen de bize
mahsul olabilseydik
kanat olsan da bize
katına varabilseydik
şarkıların ürperdiği şebnem avuçlarında
medine rüzgarlarının ışıltılı kumlarınca
yanabilseydik
sana kanabilseydik
bir kez olsun
aşkınla döktüğümüz gözyaşlarında
görebilseydik yüzünü
denizine bir kez olsun dalabilseydik
ya denizinde kalabilseydik
himalayalar kadar kara bahtımızı
kara yerlere salabilseydik
bağından razıye
menbağından marziye ilhamlar alabilseydik
kutlu gelişine yüz bin selam olsun
sen aydınlık içinde aydınlık
sen açıklık içinde açıklıktın.
seninle sevgiler sevgili olur
seninle muhalimiz hale dururdu
mühürleri kaldırmada son idin sen
can kilitlerini açmada sonuncu gülümsesen
seni görenlerin güneş düşerdi gözünden
seni sevenlerin ışık yayılırdı çehresinden
birer efsaneydi
hayal ile hatıran
adına altınlar bastıran sultanlar şehirler alırdı
şimdi şehirleri düşüyor adınsız sultanların
adını gizli anıyor aşık–ı nalanların
kulluk prangaları çözülünce ayağımızdan
azat oldu zülfünün zenciri
solumuzdan ve sağımızdan.
ashabının kara kerpiçte gözsüz gördüğünü
biz cilalı aynalarda yitirdik de yaptık düğünü
tedavisinde hayat bulmuş hekime düşman hasta gibiyiz
mürebbisine kin güden çocuklara yasta gibiyiz
insanlık güneşe nispet zulmete döndü
bahtımız hasrete döndü
gümüş tenli yusuf’u arayanlar gül teninde
yusuflar ülkesine girdiler
cennet peşinde koşanlar
gül cemalinde cennetlere erdiler
körün elinden tutana
Hak’tan yüzlerce ecir vardır
buyurmuştun
kıyam et
tut bu körlerinin elinden
israfilleyin kıyametten evvel bir kıyamet kopar
yıllar yılı kendi yatağını öpen nehirlerce
ak ezeli özlemlerimizin yokuşlarına
ve öğüt yine
yine öğüt aşk tanelerimizi
değirmenlerinin nakışlarına
redfer