9
Yorum
27
Beğeni
0,0
Puan
618
Okunma
Allah, kimi doğru yola erdirmek isterse
onun göğsünü İslâm’a açar.
Kimi de sapıklığa düşürmek isterse,
onun göğsünü göğe yükseliyormuşçasına
dar ve sıkıntılı yapar.
Allah, iman etmeyenlerin başına böyle
belâ ve sıkıntılar yağdırır.(17)
De ki:
“En üstün ve en mükemmel delil Allah’ındır.
Eğer Allah dileseydi,
sizin hepinizi doğru yola erdirirdi.” (18)
İşte Rablerinin gösterdiği yolda yürüyenler onlardır,
kurtuluşa erecek olanlar da
yalnızca onlardır. (1)
Allah hikmeti dilediğine verir.
Kime hikmet verilmişse,
ona gerçekten pek çok
iyilik ve güzellik verilmiştir.
Fakat bu hakikatleri ancak
gerçek akıl sahipleri anlar,
üzerinde düşünüp ibret alır. (6)
İnsanları doğru yola eriştirmek
senin vazîfen değildir.
Ancak Allah dilediğini doğru yola ulaştırır.
Hayır olarak her ne harcarsanız,
faydası kendiniz içindir.
Bu sebeple siz,
sadece Allah rızâsını kazanmak için vermelisiniz.
İyilik olarak her ne harcarsanız,
mükâfatı size tam olarak ödenir
ve hiçbir şekilde haksızlığa uğramazsınız. (7)
Yine birbirlerine:
“Siz siz olun,
dininize uyanlardan başkasına
sakın ha güvenmeyin” derler.
Rasûlüm! De ki:
“Uyulması gereken en doğru yol,
Allah’ın gösterdiği yoldur.
Birine size verilenin bir benzeri verilecek
veya onlar Rabbinizin huzurunda
sizinle münâkaşa edip
aleyhinize delil getirecekler diye mi
böyle söylüyorsunuz?”
De ki:
“Şüphesiz lutuf ve ihsân Allah’ın elindedir,
onu dilediğine verir.
Allah’ın lutfu pek geniştir
ve O her şeyi hakkıyla bilir.” (8)
Ehl-i kitap olsun, müşrikler olsun, kâfirlerin hiçbiri,
Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler.
Allah ise rahmetini dilediğine lutfeder.
Allah çok büyük lutuf sahibidir. (2)
İnsanlar,
başlangıçta aynı dine inanan tek bir ümmetti.
Sonra kimi iman kimi inkâr ederek
anlaşmazlığa düştüler de
Allah onlara,
müjdeleyici ve uyarıcı peygamberler gönderdi.
Anlaşmazlığa düştükleri konularda
insanlar arasında hakem olması için
o peygamberlere dinî gerçekleri içeren
kitaplar indirdi.
Ancak Ehl-i kitap,
kendilerine apaçık gerçekler geldikten sonra,
aralarındaki kıskançlık yüzünden
o gerçek hakkında anlaşmazlığa düştüler.
Sonra Allah, kendi iradesiyle,
onların anlaşmazlığa düştükleri konuda,
iman edenlere doğru yolu gösterdi.
Allah, dilediği kimseyi dosdoğru yola eriştirir. (3)
Kim Allah’a güzel bir borç verecek olursa,
Allah onu kat kat fazlasıyla kendisine geri ödeyecektir.
Allah, geçimliğinizi ve iç dünyanızı
bazan olur sıkar daraltır,
bazan olur açar genişletir.
Zâten siz, eninde sonunda
yalnız O’na döndürüleceksiniz. (4)
İşte şu peygamberler ki,
biz onların bazısını bazısına üstün kıldık.
İçlerinden biriyle Allah doğrudan konuşmuş,
birini ise derecelerle yükseltmiştir.
Biz, Meryem oğlu İsa’ya apaçık mûcizeler verdik
ve onu Rûhu’l-Kudüs’le destekleyip güçlendirdik.
Eğer Allah dileseydi,
o peygamberlerin hemen ardından gelen insanlar,
kendilerine bu kadar açık deliller ulaştıktan sonra
birbirleriyle savaşmazlardı.
Ne var ki, aralarında anlaşmazlığa düştüler de
onlardan iman eden de oldu,
inkâr eden de.
Şâyet Allah dileseydi onlar birbirleriyle savaşmazlardı.
Fakat Allah dilediğini yapar. (5)
Allah rahmetini kullarından kimi dilerse
ona ihsân eder.
Allah çok büyük lutuf ve ihsân sahibidir. (9)
Göklerde ve yerde olan her şey Allah’a aittir.
O, dilediğini bağışlar,
dilediğine de azab eder.
Allah, çok bağışlayıcıdır,
engin merhamet sahibidir. (10)
Onlara,
müslüman toplumun güvenliğini ilgilendiren
veya mü’minler arasında
korku ve paniğe yol açabilecek
bir haber geldiğinde,
olayın sebep olabileceği zararları düşünmeden,
onu hemen yayıverirler.
Halbuki onlar bu haberi Rasûlulullah’a
ve aralarındaki yetki sahibi kimselere götürselerdi,
işin iç yüzünü araştırıp ortaya çıkarabilecek olanlar,
elbette onun mâhiyetini anlayıp,
ne yapılması gerektiğini bilirlerdi.
Eğer Allah’ın üzerinizde lutfu ve rahmeti olmasaydı,
pek azınız hâriç,
hepiniz
şeytana uyup giderdiniz. (11)
Allah’a inanıp
O’na sımsıkı sarılanları Allah,
katından bir rahmet ve lutuf içine daldıracak
ve onları kendine varacak
dosdoğru bir yola eriştirecektir. (12)
İçlerinde sana kulak verip okuduğun
Kur’an’ı dinleyenler var.
Halbuki biz,
onu anlayamasınlar diye kalpleri üzerine
kat kat perdeler gerdik,
kulaklarına da bir ağırlık koyduk.
Artık hangi delil, işaret ve mûcizeyi
görürlerse görsünler,
yine de iman etmezler.
Hatta yanına geldiklerinde
seninle münakaşaya girişirler
ve inkâra saplanıp kalmış o kâfirler:
“Bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değil” derler. (13)
İşte bunlar,
kavmine karşı kullanması için
İbrâhim’e verdiğimiz delillerimizdir.
Biz, dilediğimiz kimselerin derecesini
kat kat yükseltiriz.
Şüphesiz Rabbin,
her işi ve hükmü hikmetli ve sağlam olan,
her şeyi hakkiyle bilendir. (14)
İşte bu yol, Allah’ın yoludur.
O, bu yola kullarından dilediğini eriştirir.
Eğer onlar Allah’a ortak koşmuş olsalardı,
yaptıkları tüm ameller elbette boşa giderdi. (15)
Eğer onlara istedikleri gibi melekleri indirseydik,
ölüler dile gelip kendileriyle konuşsaydı
ve her şeyi toplayıp şâhit olarak karşılarına getirseydik,
Allah dilemedikçe yine de onlar
iman edecek değillerdi;
fakat onların çoğu bilmezler.
İşte biz her peygamberin karşısında
insan ve cin şeytanlarından oluşan
bir düşman şebeke var etmişizdir.
Bunlar, aldatmak için birbirlerine
yaldızlı sözler fısıldayıp dururlar.
Şayet Rabbin dileseydi böyle yapamazlardı.
Bu bakımdan onları,
uydurdukları yalanlarla başbaşa bırak! (16)
Biz her bir peygamberi,
dinî emir ve yasakları
onlara en güzel şekilde anlatmaları için
kendi kavminin diliyle gönderdik.
Artık Allah
dilediğinin doğru yoldan sapmasına fırsat verir,
dilediğini de doğru yola erdirir.
O, karşı konulamaz kudret sahibi,
her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır. (19)
İki grup hâlinde:
Bir grubu Allah doğru yola erdirmiştir.
Diğer grubun ise,
yanlış yolu seçmeleri yüzünden
sapıklığa düşmesi kaçınılmaz bir gerçek olmuştur.
Çünkü o sapıklığa düşenler,
Allah’ı bırakıp şeytanları dost edindiler;
yine de kendilerinin doğru yola olduklarını sanırlar. (20)
Allah kimi doğru yola erdirirse,
işte doğru yolu bulan kimse odur.
Kimi de saptırırsa,
işte onlar zarara uğrayanların ta kendileridir. (21)
Allah kimi saptırırsa
artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur.
Allah onları kendi hallerine terk eder de,
azgınlıkları içinde
şaşkın şaşkın bocalayıp dururlar. (22)
Ey iman edenler!
Müşrikler birer pislikten ibarettir.
Onun için artık bu yıldan sonra
Mescid-i Harâm’a yaklaşmasınlar!
Eğer onların engellenmesiyle
yeterli gelir elde edememekten,
dolayısıyla fakirliğe düşmekten korkarsanız,
unutmayın ki,
Allah dilediği takdirde
lutf u keremiyle sizi zenginleştirir.
Şüphesiz Allah her şeyi bilen,
her işi ve hükmü
hikmetli ve sağlam olandır. (23)
Allah, kullarını her bakımdan
emniyet ve esenlik yurduna dâvet eder
ve kimi dilerse onu doğru yola eriştirir. (24)
Onlara şöyle de:
“Allah dilemedikçe,
ben kendime ne bir zarar verebilir,
ne de bir fayda sağlayabilirim.
Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır.
Bu sürenin sonu geldiği zaman
artık onu
ne bir an geciktirebilirler,
ne de bir an öne alabilirler.” (25)
(1) Bakara / 5. Ayet (2) Bakara / 105. Ayet (3) Bakara / 213. Ayet
(4) Bakara / 245. Ayet (5) Bakara / 253. Ayet (6) Bakara / 269. Ayet
(7) Bakara / 272. Ayet (8) Âl-i İmrân / 73. Ayet
(9) Âl-i İmrân / 74. Ayet (10) Âl-i İmrân / 129. Ayet
(11) Nisâ / 83. Ayet (12) Nisâ / 175. Ayet (13) En’âm / 25. Ayet
(14) En’âm / 83. Ayet (15) En’âm / 88. Ayet (16) En’âm / 111. Ayet
(17) En’âm / 112. Ayet (18) En’âm / 125. Ayet (19) En’âm / 149. Ayet
(20) İbrahim / 4. Ayet (21) A’râf / 30. Ayet (22) A’râf / 178. Ayet
(23) A’râf / 186. Ayet (24) Tevbe / 28. Ayet (25) Yunus / 25. Ayet
(26) Yunus / 49. Ayet