3
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
407
Okunma
Saat dört on altı
Kömür karası gece
Derin sessizlik
Soluklar yorgun kalpte hissizlik
Var bu fenada kimsesizlik
Güneşe az kala
Başladı belirsizlik
Saat dört onyedi
Kırılıyor uyku serin yerinden
Toprak kusuyor kayalarını
Demirleri hamur gibi bükerek
Dişleriyle çiğniyor sıcacık etleri
Körpeleri yutuyor
Çatlatıyor göğüslerini taze fidanların
Söküp alıyor ne varsa
Beride kalanları inciterek
Betonlar buz
Her yerde kan ve kemik
Saat dört on dokuz
Dehşete açılıyor gözler
Memleket virane
Şafak bir başka kızıl
Ölüm her zamankinden latif
Bin asır bizi beklemiş afet
Bir damla su
Bir parça ekmek
Elde varsa servet
Gökten inen kar değil kefen
Oğul, kız, bacı,kardaş ve ana, baba
Koyun koyuna girdiler toprağa
Acıları ahlara eyvahla yazıldı
Kurudu telaşlar
Soldu gözlerin ışıltısı
Endişe yürüdü çıkmaz sokaklarda
Umut çürüdü dudaklarda
Neşe göçünü topladı
Yollara dizildi
Yollar utandı
Anılar kaldı enkazda
Gözyaşları kaldı kentlerde
Bir de isimsiz mezarlar
Sahi doydu mu toprak
Nice şefkati nice merhameti bağrına basarak
Birinci gün
İkinci gün
Üçüncü gün
...
Bir asır
Bir ömür
Sükut...
5.0
100% (7)