Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 87.bölümü
acımak bir derttir çoğu zaman derdi acıya yığar mahlukun acıması dertten doğar da halık merhametiyle sevince boğar yağmuryağmur sevindirir kulunu
gözyaşı dökende merhamet sicim sicim kışın mağaralarında barındığı dağlara da güneşin sessiz vadilerde kavurduğu çağlara da toprağın yarıldığı kuraklıklara yolları yollara bağlayan aklıklara da ozanların sözcüklerinden içli manalar yüklenir kanadı kırık kuşun yarasını sardıkça büyüklenir
dudakları açlıkla kızarmış bebelerin de toprağı deşerken saban da garibi büyütürken yaban da bazan o, yaşayamadan ölenlerin ölmek için doğanların uykusuz kirpiklerine sığınmak ister bazan da zaman saatini geriye almak isteyenlerin bahar şarkısına girmek ister
kutlu kaftanlar giyinmişler gibi bağbozumu avuçlarda gül kokuları gibi hem aşk olur hem hüzün aşkı olanın hüznü olur belki belki hüznü olanın aşkı
turnaların kanatlarında yedi iklime ulaşan muştuların tadıdır bazen bazan da namluya sürülmüş kurşunların en kızıl yerinden vurduğu zulümlerin adıdır
kara gecede kara çul üzerinde yürüyen karıncanın ayak sesi hızır ile yola çıkan musa’nın üç kez sınanışından daha gizli
evrenin göğsünden sağılan bir güzelliğin oyasıdır kurumuş dudaklara ulu kelimelerle söylenen şarkıların en hasıdır suya düşmüş bir gül kadar mahzun ilk akşamda acısı saplanan geceler kadar uzun
kurutulmuş narin kelebekler gibi kanatlarında açılan gizli günahlarla desenlenmiş koyu renkler ve karmaşık desenlerin ötesinde görülen yalın bir şehir kurmaktır üşümeye mahkum olur o saat yanarken damarda kan merhametsiz insanları lanetle anar zaman
* hicretin 4. senesi, rebiülevvel Ayı beni nadir, harun’un (a.s) neslinden gelen zengin ve güçlü bir büyük yahudi kabilesiydi medine’ye iki saatlik mesafede mekke yolu üzerinde sağlam kalelerde otururlardı
resul-i ekrem islamiyet ve müslümanların aleyhinde bulunmamak bu hususta herhangi bir düşmana yardımcı olmamak ödenecek diyetler konusunda da antlaşmaları vardı
kureyş müşrikleri ve medine münafıkları ile gizlice işbirliği yapma gayretlerinden de vazgeçmiş değillerdi bilhassa uhud harbinden sonra müşrikler ve münafıklarla olan münasebetlerini daha da arttırmışlardı
efendimiz beni nadir yahudilerinin altına imza attıkları anlaşmaya ne derece sadık olduklarını anlamak maksadıyla yanına hz. ebu bekir, hz. ömer, hz. ali gibi ashabı (r.a.) alarak yurtlarına gitti
yahudiler, önce efendimizi müsbet ve güleryüzle karşıladılar kendilerine kadar gelmiş olmalarından memnunluk duyduklarını, üzerlerine düşen görevi yerine getireceklerini bile açıkça ifade ettiler
efendimiz, ashabıyla bir evin duvarı dibine oturdu peygamberimizi zahiren gayet iyi karşılayan yahudiler de bir köşeye çekilip aralarında konuşmaya başladılar siz bu adamı öldürmek için şu andan daha müsait bir durum bulamazsınız hemen şu evin damına çıkarak onun üzerine bir kaya parçası bırakıp ondan kurtulmalıyız
sonra da, hemen şimdi bu işi kim yapar diye sordular içlerinden amr bin cahhaş adlı şahıs ortaya atıldı ben yaparım dedi bu esnada ileri gelenlerinden biri olan sellam bin mişkem söz aldı ey kavmim… bu sefer sözümü dinleyiniz ondan sonra isterseniz her zaman bana muhalefet ediniz dedikten sonra, sözlerine şöyle devam etti
vallahi, siz böyle bir işe teşebbüs edecek olursanız, bu ona vahiy ile haber verilir bununla kendimize yazık etmiş oluruz hem bu, onunla aramızdaki anlaşmayı da ihlal sayılır geliniz, böyle bir karardan vazgeçiniz
peygamberlere hiyanet etmekle tanınan yahudiler buna rağmen kararlarından vazgeçmediler o esnada vazifeyi üzerine alan amr bin cahhaş da peygamberimiz (s.a.v.)’in üstüne taş bırakmak üzere dama çıktı
tertiplenen suikast ve hiyaneti cebrail (a.s.) gelip efendimize haber verdi resul-i kibriya bir ihtiyaç gidermek istiyormuş gibi davranarak yerinden kalkıp medine yolunu tuttu sahabiler, tekrar gelecek zannıyla bir müddet orada oturdular gelmediğini görünce onlar da kalkıp oradan ayrıldılar
bir yahudi olan kinane bin surıya muhammed ne için kalkıp gitti, biliyor musunuz yahudiler, hayır dediler biz bilmiyoruz. sen biliyorsan anlat kinane anlatmaya başladı
tevrat’a yemin olsun ki, ben, planladığınız suikastın muhammed’e haber verildiğini biliyorum. kendinizi boşuna aldatmayınız vallahi, o Allah’ın resulüdür hem de peygamberlerin sonuncusudur ona, tasarladığınız suikast haber verildiği için kalkıp gitti
siz, onun harun peygamberin neslinden gelmesini umuyordunuz Allah ise dilediğinden seçip gönderdi biz, tevrat dersimizde en son gelecek olan o peygamberin doğum yeri mekke’dir hicret yeri, yesrib’tir diye hiç değiştirmeden yazmışızdır gelecek son peygamberin sıfatı da buna tamamıyla uymaktadır kitabımızdakine bir harf bile aykırı tarafı yoktur
ondan önce, sizinle çarpışan kimse olmayacaktır ben, sizin eşyalarınızı develere yükleyip göç ettiğinizi çocuklarınızın feryatlarını, evlerinizi, barklarınızı mal ve mülklerinizi geride bırakarak gittiğinizi görür gibi oluyorum geliniz, iki hususta bana itaat ediniz üçüncüsünde ise hayır olmadığını biliniz
yahudiler merakla nedir o hususlar kinane, müslüman olmanız muhammed’in ashabı arasına katılmanız ancak bu suretle, evlatlarınızı ve mallarınızı emniyet altına almış selamete kavuşturmuş olursunuz yurdunuzdan yuvanızdan da sürülüp çıkarılmazsınız bütün bunlara rağmen yahudiler biz tevrat’tan ve musa’nın ahdinden asla ayrılmayız diye karşılık verdiler
efendimiz de muhammed bin mesleme’yi huzuruna çağırdı ona şu emri verdi nadiroğulları yahudilerine git onlara, resulullah beni size yurdumdan çıkıp gidiniz burada benimle birlikte oturmayınız
siz bana, düşünülmeyecek bir suikast planı kurdunuz size on gün süre tanıyorum bu müddetten sonra buralarda sizden kim görülürse, boynunu vururum emrini bildirmek üzere gönderdi
muhammed bin mesleme (r.a.) nadiroğulları yurduna vardı onlara efendimizin emrini bildirdi nadiroğulları yahudileri giriştikleri suikast teşebbüsünün kendilerine pahalıya mal olduğunu anlamışlardı ama artık iş işten geçmişti verilen emir doğrultusunda hareket etmekten başka bir yol da yoktu
muhammed bin mesleme’ye göç ederiz diyerek hazırlığa başladılar bu sırada baş münafık olan abdullah bin übeyy’den kendilerine bir haber geldi
haberde şöyle deniliyordu sakın mallarınızı ve yurdunuzu bırakıp gitmeyiniz kalenizde oturunuz. gerek kavminden ve gerekse sair araplardan iki bin kişiyi yardıma göndereceğim son nefeslerine kadar saflarınızda çarpışacaklardır ayrıca beni kurayza yahudileri de size yardım edeceklerdir
münafıkların reisi abdullah bin übeyy’in gizlice gönderdiği bu haber üzerine nadiroğulları göç fikrinden vazgeçtiler peygamber efendimiz de, biz yurdumuzdan çıkıp gitmeyeceğiz elinden geleni yap diye adamlarıyla haber gönderdiler
bu açıkça ve küstahça bir meydan okuyuştu peygamber efendimiz bu haberi alır almaz Allahü Ekber diyerek tekbir getirdi müslümanlar da efendimizin tekbirine katıldılar
beni nadir yahudilerini böylesine tehlikeli bir maceraya sürükleyenlerin başında huyey bin ahtab geliyordu bu adam kavmine teselli babında şöyle diyordu
pek çok mal yığdıktan sonra kalemize girer büyük kapı ve sokakları tutarız kalemize taş taşırız bir yıl yetecek yiyeceğimiz de var kalemizdeki suyumuz da kesilecek değil
efendimiz medine’de yerine abdullah ibni ümmü mektum’u bırakıp nadiroğulları yurduna doğru hareket etti sancağı hz. ali taşıyordu resul-i ekrem efendimiz ikindi namazını nadiroğullarının bağ ve bahçeleri arasında kıldı onları muhasara altına aldı
nadiroğulları kuvvetli kalelerine sığınmışlardı peygamber efendimiz onlara emrini bir kez daha tekrarladı medine’den çıkıp gidiniz
beni nadir, bu teklifi kabule yanaşmadı ölüm, bize, senin teklif ettiğin şeyden daha kolaydır ölümü göze alır teklifini kabul etmeyiz diyerek adeta meydan okudular
artık onlarla çarpışmaktan başka bir yol kalmamıştı kuvvetli kalelerine sığındıklarından bu kalelerden çıkıp çarpışmayı göze alamadıklarından çarpışmanın bir hayli güç geçeceği muhakkaktı bu sebeple resul-i kibriya çarpışmayı uygun görmedi
Allah’ın izniyle bir harp planı tatbik etti en yakın yahudi ev ve kalelerini yıkma hurma ağaçlarını yakıp kesme emrini verdi bu hareket düşmanın kaleden dışarı çıkıp çarpışmasını temin gayesiyle yapılıyordu
evlerinin yıkıldığını hurma ağaçlarının kesilip yakıldığını gören yahudiler ya Muhammed …sen bozgunculuğu bozup dağıtmayı yasaklar ve yapanları ayıplardın şimdi ne diye yaş hurma ağaçlarını kestiriyor ve yaktırıyorsun diye bağrıştılar
ömür dakikalarını bozgunculukla geçirenler şimdi ağaç kesmenin bozgunculuk olduğundan bahsediyorlardı bu bağrışmaları bir takım müslümanları da tereddüde sevk etti bunun üzerine inen ayet-i kerime meseleyi açıklığa kavuşturdu
‘hurma ağaçlarını kesmeniz de kesmeyip dikili bırakmanız da Allah’ın izniyledir ve o fasıkları perişan etmek içindir’
ayet-i kerimenin nazil olmasıyla müslümanların tereddüt ve endişeleri giderilmiş oldu bu hadise ve bu ayet-i kerimeye dayanarak harp icabı her çeşit yaş ağacın yakılıp kesilmesinin mübah olduğu alimlerce belirtilmiştir
muhasara devam ediyordu. bu esnada başta baş münafık abdullah bin übeyy olmak üzere bir çok münafık beni nadir yahudilerine eğer müslümanlara karşı direnir,karşı koyarsanız biz sizi onlara teslim etmeyiz
siz çarpışırsanız biz de sizinle birlikte çarpışırız siz, yurdunuzdan çıkarılırsanız biz de sizinle birlikte çıkıp gideceğiz diye haber gönderdiler
beni nadir yahudileri münafıkların bu sözlerine kandılar bir müddet daha direndiler işleri güçleri fitne ve fesat olan münafıkların bu hareketleri kur’an-ı kerim’de şöyle açıklanmıştır
‘kitap ehlinden olan kafir kardeşlerine dediler ki yurdunuzdan çıkarılırsanız biz de sizinle beraber çıkarız ve sizin aleyhinizde hiç kimseye asla itaat etmeyiz harbe girerseniz mutlaka size yardım ederiz Allah şahittir ki, onlar yalancıların ta kendisidir.’
‘andolsun ki, yurtlarından çıkarıldıklarında onlarla beraber çıkmazlar savaştıklarında da onlara yardım etmezler yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar sonra da kimseden yardım görmezler’
muhasaranın on beşinci günüydü abdullah bin übeyy ve diğerlerinin kendilerine vaat ettikleri yardımlarının gelmediğini gören beni nadir yahudileri, teslim olmayı kabul edip eman dilediler efendimiz kendilerine eman verdi hiçbirisinin canına dokunmadı
silahlarından başka mallarından develerine yükleyebildikleri kadar eşya alarak çıkıp gitmelerine müsaade buyurdu bu müsaade üzerine altı yüz deveye yükleyebildikleri kadar mal ve eşya yüklediler
medine’den ayrılacakları sırada sağlam kalmış olan evlerini müslümanlar oturmasın diye kendi elleriyle yıktılar başlarına gelen bu hadiseden dolayı güya üzülmediklerini göstermek için kadınlar en kıymetli elbiselerini giyinmişler ziynetlerini takınmışlardı
defler, düdükler çalarak medine’yi terk ettiler bir kısmı şam, bir kısmı hayber, diğer bir kısmı ise yemen tarafına gitti. bunların sürgünü üzerine münafıklar gizlice matem tuttular
beni nadir yahudileri geride bir çok hurmalıklar ekinler, akarlar, davar, sığır ve at gibi bir çok hayvanlar bıraktılar ayrıca arkalarında 50 adet zırh 50 adet miğfer 340 kadar da kılıç kaldı
bütün bu mallar, devlet malı olarak doğrudan doğruya efendimize mahsustu. çarpışmasız, at ve deve koşturmaksızın elde edilmişlerdi bu mallara fey denilmiştir
fey, Allah’ın, din düşmanlarından galebe ile değil belki sürgün, yahut cizye üzerine sulh olmak suretiyle efendimize tahsis buyurduğu mala denir
efendimiz bu malı dilediği yerlere sarfetmekte hürdü kur’an-ı kerim’de bu husus şöyle açıklanır
‘Allah’ın o yahudilerden resulüne nasip ettiği mala gelince siz o malları elde etmek için ne at ne de deve koşturup savaşmadınız lakin Allah resulünü dilediğine üstün kılar Allah her şeye hakkıyla kadirdir’
peygamberimiz (s.a.v.) ganimet mallarını yalnız muhacirler arasında bölüştürerek ensar-ı kiramın bu yükünü hafifletmek istedi bunun için onları çağırdı
isterseniz beni nadir yahudilerinin mallarından Allah’ın bana verdiği malları sizlerle muhacirler arasında bölüştüreyim eskiden olduğu gibi muhacirler yine evlerinizde otursunlar mallarınızdan faydalanmakta devam etsinler
yok eğer isterseniz, bu malları sadece muhacir kardeşleriniz arasında bölüştüreyim onlar da evlerinizden çıksınlar mallarınız da size kalsın diyerek teklifte bulundu
medineli müslümanlar gönülden ya resalallah… nadiroğulları mallarını muhacir kardeşlerimiz arasında taksim ediniz onlar şimdiye kadar olduğu gibi yine evlerimizde otursunlar bizim mallarımızdan da istediğiniz kadarını alıp onlara veriniz dediler
o sırada hz. eu bekir ayağa kalktı ensar kardeşlerine teşekkür ettikten sonra şöyle dedi Allah, sizi hayırla mükafatlandırsın vallahi, bizimle sizin benzeriniz yoktur peygamber efendimizde, Allah’ım…ensarı ve ensarın evlatlarını koru onlara merhamet et diyerek dua etti
medineli müslümanların bu asil ve civanmert davranışı üzerine onların medh ve senası hakkında şu mealdeki ayet-i kerime nazil oldu
‘daha önce medine’yi yurt edinmiş ve imanı kalplerinde yerleştirmiş olanlara gelince onlar, kendi yurtlarına hicret eden din kardeşlerini severler onlara verilen şeyden dolayı gönüllerinde bir kıskançlık duymazlar
ve kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile onları kendi nefislerine tercih ederler kim nefsinin ihtirasından korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendisidir ‘
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
suya düşmüş bir gül kadar mahzun şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
suya düşmüş bir gül kadar mahzun şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Çok çok teşekkür ederim Ahmet Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Çok çok teşekkür ederim Musa Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Onların renk renk ihanetlerine karşılık, Resûl i Kibriya da, hareketleniyor Hakkı sağlıyordu. Çözüm kesindi, netti. Bir nevi inayetti. Şiirin girizgahı enfes Devamı Kutlu Nefes. Efendimize ve ashabına selat ü selâm olsun. Çok saygımla Üstadım.
Çok çok teşekkür ederim Deniz Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Çok çok teşekkür ederim Mehmet Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
“Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.
Çok çok teşekkür ederim Şükrü Bey Üstadım Samimi duygularınıza, yorumunuza canı-ı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Temennilerinize inşaallah diyorum İyi ki varsınız .
Hayatın bütün güzellikleri ve mutlulukları yanınızda olsun, gönlünüzden huzur ve sevgi hiç eksik olmasın, Bütün güzel dilekleriniz gerçekleşsin inşaallah ,
Tebrik ederim beğeniyle okudum.