kimi zaman ve mekan algım alt üst oluyor sıçramalar, kesişme ve ayrışmalar bir hakikatin gölgesinde yürümeye devam ediyorum usul usul içimde bir umut filizleniyor günümüze, dünyaya ve memlekete dair
taşıdığım kaygılardan hiçbir şeyin yerli yerine konulamayacağına dair endişelerimden zulmün tükenmeyişi yüzünden duyduğum sıkıntılardan habersiz fıtri bir umut bu
ve kimi ayrıntılar dünyanın bambaşka dönemlerinden çıkıp kucağıma yığılırken yolculuğumuzun farklı katmanlarında her şeyle birlikte seyir halinde olduğumuzu seziyorum
ben başkaları şu sarmaşık güneş ,ay, yıldızlar seherde öten bülbül
boğazdan geçmekte olan bir yük gemisi hıncahınç dolu bir halk otobüsü her şey aynı istikamete doğru akıp gidiyor kendi yatağında bu her şeyle birlikte devam ediş hali bir yolculuk ki ezel i ve ebedi
ne bitmez ihtiraslarımız var bizim ne doymaz isteklerimiz her vardığı durakta bir sonraki durağı özleyerek geçen fani hayatlarımız değil mi
boş tutkular olmayacak hevesler peşinde hep unutturur bize nefsimiz ebedi güzellikleri baki olanı hep ıskalar insaniyetimiz acılarla emzirdiğimiz gecelerde savrulup duran arzularımız değil mi
öyle zaman ki güzel düşlerimize dokunan müstesna hayallerimizi yaralayan yangın gecelerde kalbimize paramparça ağıtlar okutan göğsümüzü yaran dolunay düşlerinde ruhumuzu kendi yakınlığında yalnız bırakıp eşkıya ateşlerde semender misali kavrulan da duygularımız değil mi
hüzünler esiyorsa ılgıt ılgıt kuşlar sabahın tenine kırık kanatlarla dağılıyorlarsa kırılmış bir dal gibi ikiye bölünüyorsa gün batımı çiçekli bayırlarda bir esenlik muson olup esmekte değil mi hırslarımız
yağmurların eteğinden geçen şiirler örselenen kelimeler değil mi aşklar boyu dalgın efkarlara bürünen ayrılıklar narin bir dala tutunmuş serçeler ta göğsünden vurulanlar ebemkuşağının altında ağlayarak veda eden mutluluklarımız değil mi
haşre kadar şeb-i yeldada uzayan acılara tutunup iklimlerce sürüklenen kanat çırpan turnalarımız değil mi külleri savrulan mecrası kuruyan ırmaklarca taşınan sevdalarımız değil mi
bir nevi film şeridi oluşup kendiliğinden her seferinde bambaşka bir sıralamayla mekan ve zaman iç içe üst üste yığın yığın her seferinde başka bir terkibe dönüşen şaşırtıcı bir belleğe evrilen anılarımız değil mi
bahçesinde kimi zaman eski bir su kuyusunun kapağını kaldırdığımız kimi zaman henüz genleriyle oynanmamış yaşlı bir gül tohumu değil mi bazen çölün kuru sıcağında bazen dicle nehrindeki hararetli bir akış taşlara başını vuran birkaç damla su değil mi
bazen kordon boyunda meçhul asker anıtından anadoulunun en ücra köyüne selamlar ışınlayan bir beyaz mermer taşı değil mi hiçbir şey birbirinden bağımsız değilmiş ard arda zaman kadranına düşen seyrettiğimiz imgelermiş meğer
sonra başka şeyler sözgelimi okyanusa açılan sahilde solgun bir ışıkta yıllar önceki o genç yolcu benmişim meğer fi tarihinde bir sonbahar günü lodosun rutubetiyle olgunlaşmış bir fatiha miktarınca nesneler, mevsimler, senelerce durmaksızın değişen benmişim meğer
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
dolunay düşleri şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
dolunay düşleri şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.