öyle değil mi duru bir şükür ırmağı neden akar sadece aktığını bilmeyen bir ırmak gibi neden çağıldar sadece denize yaklaştığını hesap etmeyen bir çağlayan gibi
dallanıp budaklanır sadece güneşe uzandığının farkında olmayan bir ağaç gibi neden büyür sadece büyüdüğünü bilmeyen bir çocuk gibi
çeliği bile parçaladığını fark etmeyen su gibi övülmeyi en çok hak ettiği halde neden övünmeye vakit ayıramaz sevincinin içinde kaybolur, dilsizleşir haliyle, edasıyla tavrıyla, duruşuyla susuşuyla dil olur
hamt olur baştan ayağa tepeden tırnağa ete kemiğe bürünür hamt muhammed diye görünür elçiliğe layık görüldüğü halde beklemediği bir makama oturtulmuş birinin mahcubiyetiyle neden saklanır neden örtünür
vahye muhatap olduğunda cebrail’le yüzleştiğinde hiç hak etmediğini düşündüğü ödülün utancıyla neden yüzünü perde arkasında tutar neden utanır
niye örtüsüne bürünüp de saklanmak ister ki bir insan ‘ya eyyühel müddessir’ hitabına muhatap bir peygambere neden ‘kalk, ey örtüsüne bürünen’ ‘kalk da, uyar ‘ der ki Rahman ve Rahim olan
kırklı yaşlarında bir insan sadece şükür telaşında neden ayaklarını çekinerek basar yere gözlerini utanarak gezdirir göklerde her nefesi eşsiz ve sessiz bir hediye bilerek ağırlar göğsünde kalbinin kıpırtısını
sessizce ve teklifsizce verenden neden utanır bir insan yağmuryağmur sevinç olup neden yağar rahmet üzerine masum bir çocuk gibi yağmur tanelerini misafir eder saçlarında
var olma arzusunu dillendiremeyecek kadar neden çaresizdir sözün yanağına koyacak bir kulağı kulak kesileceği tanıdık bir sesi neden olmaz
belkide azıcık çocukluğumuzun saf örtülerine doğru gitmeli mahcubiyetle titreyen bir çocuğun yüreğinin odacıklarına doğru akmalıyız ürkmeden, üşenmeden kalbimizi o kalbin içine sarkıtmalıyız
neden mi saklanır çocuk utanır da ondan utanır çocuk utanır çocuklar çünkü hiç hesapsızdırlar bir şeyi hak ettiklerini düşünmezler ne taşarsa oradan sınırsız bir tebessüme bürünürler lekesiz bir mutlulukla gülerler
kırık kanatlarına heceler sunar gök kelimelere tutuna tutuna düştüğü yerden kaldırır koyu gecelerin gömleğini yırtar en sevgilinin kalbine dokunur salat-u selam olur her an her mekan
her birimiz üzerinde titreyen kılımıza zarar gelsin istemeyen o ana yürekli ümminin titrek kalbinin nabızlarını göğsümüzde yeniden hissetmemiz gerek titreyen kalbimizle beklentisiz ,çocuk masumiyetimizle yeniden keşfetmemiz gerek onu
kur’an’ı güya saygı adına örtüp duvara asıp kendimizden saklamak yerine nasıl oldu da Rabbim beni adam yerine koydu şaşkınlığıyla mahcubiyetiyle yeniden örtünenlerden olmamız gerek o kutlu sevgili gibi
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Duru bir şükür ırmağı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Duru bir şükür ırmağı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiirinizi okuyunca Müddessir Suresi'nin ilk ayetleri geliyor hemen insanın aklına.
﴾1﴿ Ey örtüsüne bürünen! ﴾2﴿ Kalk ve uyar! ﴾3﴿ Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir. ﴾4﴿ Elbiseni tertemiz tut. ﴾5﴿ Her türlü pislikten uzak dur.
Diyanet'in Kur'an Yolu Tefsirinden bu ayetlerin tefsirini okuma gereği duyup burada da paylaşmak istedim.
Hz. Peygamber Hira mağarasında vahiy meleğinin sesini işitip kendisini de görünce korkusundan titremeye başlamış, hemen ailesine gelerek “Beni örtün, beni örtün!” demiş; onlar da üzerine bir örtü örtmüşler ve serin su serpmişlerdi. Bunun ardından, “Ey örtüsüne bürünen!” hitabıyla başlayan Müddessir sûresinin ilk beş âyeti inmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 74/1-5). Bununla birlikte “örtüsüne bürünen” ifadesine mecaz olarak “peygamberlik kisvesine bürünen, bu ağır görevi yüklenen” anlamları da verilmiştir (Râzî, XXX, 190; Şevkânî, V, 373; İbn Âşûr, XXIX, 294).
“Kalk, uyar” emri Muhammed aleyhisselâmın, peygamber olarak tevhid dinini ve Allah’ın mesajlarını insanlığa tebliğ etmekle görevlendirilişinin ilânıdır. Resûlullah efendimiz bu emri aldıktan sonra insanları tevhid dinine çağırmaya başlamış, son nefesine kadar da bu görevini sürdürmüştür. “Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir” emri, tevhid dininin en önemli unsuru olan “Allah’ın birliğine iman ve O’na kulluk” esasını ortaya koymaktadır. İslâm’ın bu temel ilkesinin hemen ardından gelen “Elbiseni temiz tut” emri ise Hz. Peygamber’in maddî olarak elbisesini necâset vb. pisliklerden temiz tutması, mânevî olarak da güzel ahlâkla bağdaşmayan davranışlardan ve günahlardan nefsini arındırması anlamında yorumlanmıştır (Zemahşerî, IV, 180-181). Âyetteki siyâb (elbise) kelimesinin mecaz olarak kullanıldığını belirten ve bu kelimeye “amel, kalp, nefis, beden, aile, din, ahlâk” gibi farklı mânalar veren başka müfessirler de olmuştur (bk. Şevkânî, V, 374). Buradaki temizlik maddî mânada alındığında “elbise” bir örnek olup genel olarak beden temizliğinin, kezâ ev bark, mâbed vb. özel veya ortak alanların temizliğinin de bu buyruğun kapsamına girdiğinde kuşku yoktur. 5. âyette “Her türlü pislikten uzak dur” diye çevirdiğimiz cümle de dış temizlikten sonra inanç ve ahlâk temizliğini, iç arınmayı vurgulamaktadır. Sonuç olarak bu iki âyette, son derece veciz bir üslûpla, Hz. Peygamber’e ve onun şahsında müslümanlara hem maddî hem de mânevî temizlik emredilmiş olup, bu buyruğun daha ilk inen ve Hz. Peygamber’i risâlet görevine hazırlayan âyetlerde yer alması son derece anlamlıdır. Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 494-495.
﴾1﴿ Ey örtüsüne bürünen!
﴾2﴿ Kalk ve uyar!
﴾3﴿ Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir.
﴾4﴿ Elbiseni tertemiz tut.
﴾5﴿ Her türlü pislikten uzak dur.
Diyanet'in Kur'an Yolu Tefsirinden bu ayetlerin tefsirini okuma gereği duyup burada da paylaşmak istedim.
Hz. Peygamber Hira mağarasında vahiy meleğinin sesini işitip kendisini de görünce korkusundan titremeye başlamış, hemen ailesine gelerek “Beni örtün, beni örtün!” demiş; onlar da üzerine bir örtü örtmüşler ve serin su serpmişlerdi. Bunun ardından, “Ey örtüsüne bürünen!” hitabıyla başlayan Müddessir sûresinin ilk beş âyeti inmiştir (Buhârî, “Tefsîr”, 74/1-5). Bununla birlikte “örtüsüne bürünen” ifadesine mecaz olarak “peygamberlik kisvesine bürünen, bu ağır görevi yüklenen” anlamları da verilmiştir (Râzî, XXX, 190; Şevkânî, V, 373; İbn Âşûr, XXIX, 294).
“Kalk, uyar” emri Muhammed aleyhisselâmın, peygamber olarak tevhid dinini ve Allah’ın mesajlarını insanlığa tebliğ etmekle görevlendirilişinin ilânıdır. Resûlullah efendimiz bu emri aldıktan sonra insanları tevhid dinine çağırmaya başlamış, son nefesine kadar da bu görevini sürdürmüştür. “Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir” emri, tevhid dininin en önemli unsuru olan “Allah’ın birliğine iman ve O’na kulluk” esasını ortaya koymaktadır. İslâm’ın bu temel ilkesinin hemen ardından gelen “Elbiseni temiz tut” emri ise Hz. Peygamber’in maddî olarak elbisesini necâset vb. pisliklerden temiz tutması, mânevî olarak da güzel ahlâkla bağdaşmayan davranışlardan ve günahlardan nefsini arındırması anlamında yorumlanmıştır (Zemahşerî, IV, 180-181). Âyetteki siyâb (elbise) kelimesinin mecaz olarak kullanıldığını belirten ve bu kelimeye “amel, kalp, nefis, beden, aile, din, ahlâk” gibi farklı mânalar veren başka müfessirler de olmuştur (bk. Şevkânî, V, 374). Buradaki temizlik maddî mânada alındığında “elbise” bir örnek olup genel olarak beden temizliğinin, kezâ ev bark, mâbed vb. özel veya ortak alanların temizliğinin de bu buyruğun kapsamına girdiğinde kuşku yoktur. 5. âyette “Her türlü pislikten uzak dur” diye çevirdiğimiz cümle de dış temizlikten sonra inanç ve ahlâk temizliğini, iç arınmayı vurgulamaktadır. Sonuç olarak bu iki âyette, son derece veciz bir üslûpla, Hz. Peygamber’e ve onun şahsında müslümanlara hem maddî hem de mânevî temizlik emredilmiş olup, bu buyruğun daha ilk inen ve Hz. Peygamber’i risâlet görevine hazırlayan âyetlerde yer alması son derece anlamlıdır.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 494-495.
Saygılarımla.