Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen yazılan Hayat hikayesinin 48.bölümü
tebessüm etmiştir elçi Allah’ın haberini duyururken o an fırtınaya tutulur hayaller nefesler yarım kalır, kesilir yüzü çizilir huzurun eteği tutuşur ümitlerin sevdanın avuçları kanar
göğüs ağrısı başlar zeminin sabit bilinenler uçuşur dayanaklar yıkılır tebessümü donar sığ hazların ya sonra diyenlerin ömürlük kaygıları anın eşiğinde tuz buz olur
öncelikler sona kalır ertelenenler öne gelir altı üstüne gelir kalbin kalbin zelzelesini haber verir ve kalbin zelzeleye tutulurken…
servetlerine yaslanıp Allah’ın ve elçisi’nin hatırını yok sayanların yüzündeki eriyişi görüp de içi acımış olabilir itibarlarını kalıcı sanıp Allah’ın sözüne başkaldıranların günden güne tükenişine baka kalıp da kederlense de yeridir
* peygamber efendimiz (sav), hz. ebu bekir (ra)’in evine her gün sabah veya akşam vakitlerinde uğrardı hicret emrini aldığı gün, öğle vakti sıcağında adeti olmadığı bir saatte hz. ebu bekir (ra)’in evine vardı
efendimizin (sav) geldiği haber verilince hz. ebu bekir (ra) şaşırdı vallahi, resulullah bu saatte hiç gelmezdi bu gelişinde mutlaka bir iş var…diye konuştu
efendimizi (sav) içeri alıp minderinin üzerine oturttu anam, babam sana feda olsun, ya resulallah ne haber var.. diye sordu peygamber efendimiz (sav), Yüce Allah, bana mekke’den çıkmaya medine’ye hicret etmeye izin verdi… buyurdu
hz.ebu bekir (ra) merakla senin refakatınla şereflenecek miyim, ya resulallah peygamber efendimiz (sav), cevaben evet... deyince gönlüne sürur, gözlerine sevinç göz yaşları doldu hz. aişe (ra) bu anı şöyle anlatır o güne kadar, bir insanın sevincinden böylesine ağladığını görmemiştim
resul-i ekrem (sav) ve hz. ebu bekir (ra), medine’ye kadar kendilerine kılavuzluk etmek üzere henüz müşrik, fakat güvenilir, sözünde durmasıyla tanınmış biri olan abdullah bin ureykit’le anlaştılar iki binit devesini kendisine teslim ettiler
üç gün sonra sevr dağı eteğinde buluşmak üzere sözleştiler peygamber efendimiz (sav), hz. ebu bekir (ra)’in yanından ayrılarak hane-i saadetine döndü
bu sırada vahiy meleği cebrail (a.s.) gelip peygamber efendimize (sav) müşriklerin kararını bildirdi başvuracağı tedbiri de şöyle açıkladı şimdiye kadar yattığın yatağında, bu gece yatma resul-i kibriya efendimiz (sav), hz. ali (ra)’yi çağırdı
yatağımda bu gece yat uyu, şu yeşil, geniş aba hırkamı da üzerine ört korkma… sana hiç bir zarar erişmeyecektir ayrıca hz. ali (ra)’ye, kendisine teslim edilen emanetleri sahiplerine verinceye kadar da mekke’de kalmasını emretti
mekkeliler, muhammedü’l-emin lakabını verdikleri peygamber efendimize (sav) son derece güvenirler en kıymetli eşyalarını, saklayamamaktan korktukları için ona teslim ederlerdi
kureyş ileri gelenlerinin, hakkında ölüm kararı aldıkları sırada kendilerinde emanet olarak bir çok kıymetli eşya vardı ancak o, bu karara rağmen, emanetlerin sahiplerine verilmesini hz. ali (ra)’ye emretmekle bir kere daha büyüklüğünü ortaya koyuyordu emanete sadakatini
plan gereği her kabileden seçilmiş eli kılıçlı iki yüze yakın müşrik, gecenin üçte biri geçince, resul-i kibriya efendimizin (sav) evinin önündeydiler içlerinde ebu cehil, ebu leheb,ümeyye bin halef gibi azılıları ve elebaşları da vardı
katiller sürüsü, gecenin geçmesini, aydınlığın etrafı sarmasını fahr-i alem’in evinden çıkmasını bekliyorlardı zira, adetlerine göre, bir adamı evinin içinde katletmek korkaklığın en adisi sayılırdı
resul-i kibriya efendimiz (sav), eli kılıçlı katillerin hane-i saadetinin etrafını sardıkları sırada evinden çıktı. yerden aldığı bir avuç toprağı başlarına attı yasin sresinin ilk sekiz ayetini okudu içlerinden hiç biri onu görmedi çıkıp gitti.
bir müddet sonra yanlarına bir hemşerileri uğradı burada ne bekleyip duruyorsunuz…diye sordu muhammed’i bekliyoruz… dediklerinde muhammed, sizin başınıza toprak saçıp içinizden çıkıp gideli hayli vakit oldu hele bir kere üstünüze başınıza bakın. gözü dönmüş katillerle adeta alay etti
birbirlerine baktılar üzerlerinin toz toprak içinde kalmış olduğunu gördüler şaşırıp kaldılar derhal hane-i saadetin içerisine baktılar içerde birinin abaya sarınıp bürünerek yattığını görünce, işte, muhammed yatıyor…diyerek beklemeye devam ettiler ta ortalık ağarıncaya kadar
sabahleyin resul-i kibriya efendimiz (sav) yerine hz. ali (ra)’nin yataktan doğrulup kalktığını görünce bütün bütün şaşırdılar vallahi, bize söylenen doğru imiş…dediler sonra da hz. ali (ra)’ye muhammed nerede… diye sordular
hz. ali (ra), bilmem..." deyince hayrette kalıp ne yapacaklarını şaşırdılar Cenab-ı Hak, bu münasebetle indirdiği ayet-i celilede şöyle buyurdu,
‘hani kafirler, bir zaman seni yakalamak, öldürmek , ve yurdundan çıkarmak için bir tuzak kurmaya kalkmışlardı. onlar tuzak kurar, Allah da tuzaklarını başlarına geçirir. Allah, hileyi hile ile cezalandıranların en hayırlısıdır.’
hane-i saadetinden çıkan resul-i ekrem efendimiz, doğruca hz. ebu bekir’in evine vardı kendileri için acele sefer malzemesi hazırlandı bir dağarcığa bir miktar azık kondu resul-i ekrem efendimizle hzz. ebu bekir evin arkasındaki küçük kapıdan çıktılar
mekke’nin aşağısındaki güneybatısına düşen, şehre üç mil takriben bir saat uzaklıkta bulunan sevr dağına doğru yol aldılar hz. ebu bekir, resul-i kibriya efendimizin kah önüne geçerek yürüyor, kah arkasında kalarak yol alıyordu.
efendimiz, ya eba Bekir . miçin böyle yapıyorsun hz. ebu bekir, önünüzü arkanızı gözetlemek, sizi korumak için ya resulallah diye cevap verdi.
cum’a gecesi sevr mağarasına vardılar mağara oldukça ıssızdı önce hz. ebu bekir içeri girdi yeri temizleyip düzeltti mağaradaki delikleri elbisesini yırtarak tıkadı yetmeyince, geriye kalan bir deliğe de ayağını dayadı sonra fahr-i alem efendimizi içeri davet etti
resul-i ekrem içeri girdi ve mübarek başını sıddık-ı ekber’in dizini dayayarak uyudu biraz sonra, hz. ebu bekir deliğe dayadığı ayağında müthiş bir acı hissetti yılan ısırması olduğunu anladı fakat, delikten ayağını çekmedi hatta, kinatın efendisi uykudan uyanabilir diye yerinden bile kımıldanmadı.
canı öylesine acıdı ki, gözlerinden ister istemez yaş aktı akan gözyaşlarının bir kaç damlası mübarek yüzlerine damlayınca resul-i Kibriya efendimiz uyandı ne var, ya eba bekir diye sordu
sadakat timsali hz. ebu bekir ya resulallah ayağımı bir şey soktu ama mühim değil anam babam sana feda olsun… diye cevap verdi
resul-i kibriya, yılanın soktuğu yeri mübarek tükürüğü ile meshetti Allah’ın lütfü ile acı derhal kayboldu sıddık-ı ekber şifa buldu
o anda Allah’ın emriyle bir örümcek gelip mağaranın ağzına ağını gerdi bir çift güvercin ise gelip yuva kurdu hayvanlar, resul-i Kibriya, hz. ebu bekir’i bütün kureyş’e karşı korumak için nöbettarlık etmeye başlıyorlardı
resul-i kibriya efendimizi hane-i saadetinde bulamayan müşrikler fazlasıyla sıkılıp üzüldüler derhal mekke’nin her tarafını didik didik aramaya koyuldular hz. ebu bekir’in evine vardılar onu da bulamayınca büsbütün öfkelendiler
mekke’de resul-i kibriya efendimizi (a.s.m.) bulamayınca bu sefer tellal çağırttılar muhammed’i ve ebu bekir’i bulup getirene veya öldürene yüz deve vereceğiz duyurusu yaptılar
içlerinde ne kadar hırsız, cani ve gözü dönmüş var ise, bu ilanı duyunca, kimi eline kılıç, kimi de sopalar alarak mekke’nin dışına çıktılar etrafta koşuşturmaya başladılar.
arayıcılar, yanlarına müdlicoğullarından iki iz takip edici de almışlardı resul-i ekrem efendimizle, hz. ebu bekir’in izlerini buldular takip ede ede gelip sevr dağının eteklerine dayandılar
* kalbinin deprem haberi diye göğsüne koyulduğunu bilir elçi duyar kalbin sessiz deprenişlerini herkesten çok duyar geceyi ayağa kaldırır bu yüzden sessizliğin nabzını tutar
yine de tebessüm etmesi daha yakışık alır başkalarını ölesiye korkutan ölümlerin sonuna müjde ekleyene tebessüm yakışır başkalarını titreten, yerle bir eden her an yakıp yıkan, kavuran tükenişlerin arasından yok oluşların yırtığından sonsuzluğun ışığını keşfedenin gözlerine gülücük yakışır
belli ki Allah’ın elçisi insana gurbetini hatırlatıyor zaman fırtınalarının başlattığı tükenişten söz açıyor Allah, kalbimizi bu dünyadan almadan dünyayı kalbimizden alsın diye duaya duruyor her birimizi, kıyametin bile yıkamayacağı bir kıyam sütunu etmek için çabalıyor
sesini duyurmak için hiç usanmadan dudağına taşırır kalbini o mahcup tebessüm, belli ki sadece onun dudağında kalır onun dudağından yayılır susmayı öğreten söz gibi yalnızlığı sevdiren kardelen gibi o lerzan gönüllerin elçisi
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
kalbin sessiz deprenişleri şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
kalbin sessiz deprenişleri şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Muhteşem güzellikte anlamlı bir şiir ellerinize yüreğinize sağlık hocam tebrikler canı gönülden kutlarım sizi ve bu harika güzel şiirinizi ilhamınız daim ve sonsuz olsun iyi akşamlar dilerim saygılarımla...
belli ki Allah’ın elçisi insana gurbetini hatırlatıyor zaman fırtınalarının başlattığı tükenişten söz açıyor Allah, kalbimizi bu dünyadan almadan dünyayı kalbimizden alsın diye duaya duruyor her birimizi, kıyametin bile yıkamayacağı bir kıyam sütunu etmek için çabalıyor
sesini duyurmak için hiç usanmadan dudağına taşırır kalbini o mahcup tebessüm, belli ki sadece onun dudağında kalır onun dudağından yayılır susmayı öğreten söz gibi yalnızlığı sevdiren kardelen gibi o lerzan gönüllerin elçisi
Herkesin içinde bir kardelenlik vardır hocam dağlara çekilip kendini dinlemek adına... Tıpkı Peygamber Efendimiz'in Hira Mağarası, ilk vahyin geldiği yer ve Mekke'nin güneyindeki Sevr Mağarası Medine'ye hicreti sırasında Hazreti Ebu Bekir ile barındığı mağara gibi... Yine çok güzeldi hocam yürek sesinize gönül dolusu tebrikler. Sonsuz saygı ve selamlarımla...
Cenab-ı Hak bizleri Yüce Resûl'ümüzün (sav) şefaatine nail olanlardan eylesin inşallah 🙏 "Bir hayalim vardı Alemlerin Efendisinin hayatını bir eser haline getirmek" Rabbim nasip etsin inşaallah. Sayısız şiirlerinizle bizlere Yüce Resûl'ümüzü (sav) her zaman hatırlattığınız için Allah râzı olsun. Sonsuz selam ve dua ile. Allah'a emanet olun.